Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Fazıl Mustafa Paşa'nın açtığı 1673 seferinde ordunun çıkışını Edirne'de seyreden Galland, IV. Mehmed'in nasıl bir debdebe içinde yaşadığını bize anlatır. "Padişahın camiye gidiş ve dönüşlerinde, kurban ve şeker bayramlarında, sefir hazretlerinin huzura kabulünde, donanmanın Kandiye fethinden sonraki muzaffer dönüşünde Osmanlı İmparatorluğu'nun ihtişamından bazı örnekler görmüştüm. Fakat hiçbiri padişahın sefere çıkmak üzere Edirne'yi terkettiği gün gördüğüm o emsalsiz debdebe ve ihtişamın güzelliğiyle boy ölçüşemez. Okumuş olduğum romanlardan hatırımda kalan savaş dönüşlerine, zafer alaylarına, turnuvalara¹, karuzel'lere, maskarad'lara dair yapılan tasvirlerin hiçbiri o gün gördüğüm gerçek ihtişamla mukayese edilemez.” diye söze başlayan Galland, bu ihtişamın ancak resimle verilebileceğini söyledikten sonra, padişahın av maiyetini şöyle anlatır: "Öndeki otuz kadar atlı bileğinin üzerinde bir şahin taşıyordu. Bunlarin arkasında sağrılarında padişahın bazen tavşan avında kullandığı bir nevi terbiyeli kaplan (pars, filan gibi bir hayvan olmalı) taşıyan yedi atlı geliyordu. Bu kaplanların sırtında birer işlemeli şal vardı. Vahşî ve yırtıcı bakışlarıyla tezat teşkil eden sakin duruşları, seyredenlerde hayretle karışık bir korku uyandırıyordu. Bunların ardından elli kadar tazıyı götüren yeniçeriler geliyordu. Bu tazılar şüphesiz dünyanın en güzel tazılarıydı. Ve güzelliklerini sırtlarındaki çok zengin sırma ve simle işlenmiş örtüler, boyunlarındaki süslü tasmalar bir kat daha artırıyordu. Bunların ardından sarkık dudakları, çenelerini örten beş altı iri kobay geliyordu. İri gövdeleri ve derilerini güzelleştiren alacalı beneklerin daha iyi görünmesi için bunlar örtüsüzdü. Arkalarında, her biri bir adamın yedeğinde, sırtları beyaz, kırmızı ve siyah renklerle tıpkı kaplan gibi zebralı ve benekli on iki zagar geliyordu. Yeryüzünde rastlanabilecek en güzel cinsten olduklarını zannettiğim bu köpeklerin böyle en sona bırakılışı şüphesiz güzelliklerinin daha iyi tadılması içindi. Bu av kafilesinden sonra yedeklerinde birer at bulunan yirmi atlı çavuş tek sıra hâlinde gidiyordu. Padişaha mahsus olan bu atların azametinden işlemeli eğer takımlarından, dizginlerindeki mine ve sırmalardan, ağır sırma işlemeli, yer yer inci ve kıymetli taşlarla süslenmiş hâşelerinin, zenginliğinden ne de taşıdıkları kılıçların, sadakların, yay ve kalkanların mükemmelliğinden ve kıymetlerinden bahsedeceğim. Böyle bir şey yapabilmek için her birini ayrı ayrı çok yakından görmek lâzım gelir. Bu muhteşem alayın ortasında IV. Mehmed, mücevher ve inci kakmalı zırhları, sol omzuna attığı murassa cepkeni, atının bütün bir hazine değeri olan mücevherleri içinde hakikî bir sanem gibidir. Hakikaten bu azamet, edebiyatı ve masalı asırlarca beslemiş olan bütün Şark'tı. IV. Mehmed, o kadar korkunç felâketin kapısı olan Viyana Seferi'ne işte bu debdebe ile çıktı. O bozgunun tafsilâtını Fındıklılı Tarihinden günü gününe okuyanlar, bu debdebe ve ihtişamı ister istemez bir akşam güneşinin son ışıklarına benzetirler.
Sayfa 184 - 1 Turnuva bir çeşit Ortaçağ cirididir, karuzel bu ciridin XVII. asırda aldığı şekildir. Maskarad ise kıyafet değiştirerek yapılan bir Rönesans eğlencesidir.
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.