Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Eski Türkler insan kurban ediyor muydu?
Eski Türklerde de insan kurbanı olduğunu zannettirecek bazı işaretlere rastlanmaktadır. Meselâ, Asya Hun topluluğunda «ölüyü takip etme» (yakınlarının ölü ile birlikte gömülmesi), Gök-Türklerin «Deniz tanrıçası ile münasebette bulunan dedeleriden birinin avda bir geyik öldürmesi üzerine onun kabilesi mensuplarının, geyik öldürmelerinden dolayı, o günden itibaren hep kurban için insan göndermek zorunda kaldıkları» gibi kayıtlar vardır. Bunların en sarihlerinden biri, Asya Hunlarına sığınan bir Çinli kumandanın kurban edildiğine dair olan haberdir. Bunlara, Attila'nın ölümü münasebetiyle birçok kimselerin de öldürülerek mezara gömüldüğünü bildiren, 6. yüzyıl tarihçisi, Jordanes'in kaydı ile", Gök-Türk hanlarının mezarları başında düşman orduları şeflerinin kurban edildiği" şeklindeki bir iddia ilâve edilebilir. Ancak bütün bu «haber»ler daha yakından incelenirse eski Türklerde insan kurbanının âdet hâlinde mevcut olduğunu şüpheye düşürecek birçok hususlar ortaya çıkar: Asya Hunlarına ait kayıtlar açık değildir. Ölüyü akrabaların nasıl «takip ettikleri» Çince metinde iyi açıklanmamış, fakat tercümede «yorum» yolu ile böyle bir zanna varılmıştır. Eğer gerçek dinî mânada insan kurbanı bahis konusu olsaydı, bu noktayı Çin kaynaklarının zikretmelerine herhâlde bir engel yoktu. «Yorum» doğru olsa bile bu âdet, Türklerden ziyâde, büyük Hun imparatorluğundaki, insan kurbanını mübah gören Moğol veya Hind-Avrupalı kütleler için geçerli sayılabilir. Zira Çinliler çok kere «Hiung-nu» adı altında topluca andıkları çeşitli kavimler arasında açık bir ayrılık göstermemektedirler. Gök-Türkleri ilgilendiren kayıt ise, görüldüğü üzere, geyik ile alâkalıdır. Geyik motifi Türk kaynaklı değildir ve Eski Türk inancında bir deniz tanrıçası (veya herhangi bir tanrıça) da mevcut olmamıştır. Burada bir kuzey bölge veya Ural'lı kavimler geleneğinin Gök-Türklere yakıştırıldığı anlaşılmaktadır. Esasen Gök-Türklere çağdaş Çin kaynaklarında böyle bir rivayete rastlanmamakta ve bahis konusu kayıt çok sonraki iki kitapta yer almaktadır. Çinli kumandanın «kurban» edilmesi oldukça ilgi çekici bir macerayı ortaya koyuyor: Bu yüksek rütbeli kumandan (general), Hunlara sığınmış ve Çin hükûmeti aleyhine tehlikeli bir unsur hâline gelmiş ve durumdan ürken Çin'in bir siyasî intikam manevrası neticesinde öldürülmüştür. Hun idarecilerini bu işe teşvik eden de bir wu (= Çinli rahip) idi. Üstelik bu «kurban» toprak tanrısına sunulmuştu. Hun hükümdarı ise, daha sonra, kendini suçlu hissettiği için Gök-Tanrı'nın gazabından korkmuş ve onu teskin için bir «kutsal mahal» yaptırmıştı". Demek ki, Türk inancı yönünden «insan kurbanı» uygun düşmemekte idi. Attila'nın ölümü üzerine birçok kimsenin de öldürülüp gömüldüğü haberine gelince, burada iki ihtimal hatıra gelebilir: Ya bu gerçekten bir «insan kurbanı» dır veya Attila'nın mezarının gizli kalması için, mezarın yerini görenlerin ve gömme işinde çalışanların öldürülmesi hadisesidir. Fakat bu ihtimallerden her ikisine, bilindiği gibi, özellikle büyüklerin hususi kalerde mezarları saklamak yoluna gidilmemiştir. Tersine, bilindiği gibi, özellikle büyüklerin hususî kabirleri yapılmış, üstlerine bina (bark) inşa edilmiş, bark'ın iç duvarlarına da ölünün hayatta iken katıldığı savaşlara ait sahneler resmedilmiştir. Bununla da yetinilmeyerek, yine bilindiği gibi, kabrin veya mezarın etrafına taşlar yığılmış, balbal'lar dikilmiş, alelâde mezarlara da, belirli olması için tümsek biçimi verilmiştir. Mezarların gizli tutulması, Doğuda Bir Moğol âdetidir. Bu maksatla, yâni büyüklerin yattığı yerin ifşa edilmesini önlemek için ilgili insanların öldürülmesi Vizigotlarda (Batı- Gotları) da yaygın bir âdet hâlinde idi. Aslen Got menşeli bir tarihçi olduğu söylenen ve eserini Attila'nın ölümünden 100 yıl kadar sonra yazan Jordanes'in ancak mezar gizleme düşüncesi ile açıklanabilecek kayıtları eğer doğru ise ve eğer Attila'nın, ölümünü hemen takip eden karışıklık devrinde şanına lâyık bir anıtkabir (bark) inşa edilmiş de, sonraları, bu büyük Türk başbuğundan tabiatıyla hoşlanmayan Batı Hristiyan taassubunun tahripkâr faaliyetleri sonucunda yıkılıp yeryüzünden kaldırılmamış ise, hâdisenin Moğol ve Vizigotları taklit neticesinde vukua geldiğini kabul etmek zarureti vardır. «İnsanları kurban» ihtimali de aynı açıdan değerlendirilmelidir. Çünkü hem Moğolların, hem Gotların atalarında insan kurban etmek adeti mevcut bulunuyor, fakat Türklerde, ve elbette Asya Hunlarının torunları olan Attila Hunlarında, buna rastlanmıyordu. İnsan kurbanı aslında, bozkır kültürünün değil, ziraat kültürünün belirtisi olup, her yer, toprak ve bereket tanrıları ile ilgilidir. Bu mühim noktayı dikkate alan tanınmış kültür tarihçişi W. Eberhard, Türklerde böyle bir âdetin mevcut bulunmadığını ve hattâ insan kurbanı âdetinin bazı yerlerde Türkler tarafından yasak edildiğini bildirmektedir.
Sayfa 51 - Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
·
88 görüntüleme
Poyraz Ayrıç okurunun profil resmi
Tabii baştan aşağı okunmayacak kısaca: hayır etmiyorlardı.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.