Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

211 syf.
·
Puan vermedi
Orda bir köy var uzakta, O köy bizim köyümüzdür. Gezmesek de, tozmasak da, O köy bizim köyümüzdür. İlkokuldayken ne heyecanla söyletirdi öğretmenimiz bize bu şiiri. Boğazımız patlarcasına, avazımız çıktığı kadar, haykırarak söylerdik.Köy Enstitüleriyle tanıştıkça, onların dünyasına ayak bastıkça, ne kadar da anlam buldu benim için bu dizeler. Gitmedik o köylere, gezmedik o köylerde belki ama o köyler bizim köyümüzdü, hepimizin köyüydü. Bilinçleninceye kadar asla başkaldıramayacaklar, ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemeyecekler.” Sayfa 76 / 1984 George Orwell Köylüyü bilinçlendirme projesiydi bu. Yüzyıllardır süren kulluğuna son verme projesiydi. Atatürk "köylü milletin efendisidir" derken şaka yapmıyordu. Ne diyordu Atatürk Kurtuluş Savaşı mücadelemizden sonra: "Fethedilecek şey topraktır, ama kılıçla değil, sabanla. Saban tutan el, kılıç tutan eli mutlaka yener." Yani ona göre askeri zaferler ekonomik zaferle taçlandırılmadıkça, nihai bir zafer elde edilmiş sayılmazdı. Bu sebeple köylünün eğitimine oldukça önem veriyordu. Nitekim o dönem yurt halkının büyük çoğunluğu köylerde yaşamaktaydı ve kendi kafasında kurduğu memleket idealini memleketin her bir ferdine yaymak ve Cumhuriyeti sağlam temeller üzerine inşa etmek adına, öncelikle köylünün eğitilmesi gerekti, bunun da son derece farkındaydı. Fakat bu hiç de öyle göründüğü gibi kolay değildi. Bir kere köylünün kabullenmişliği ve öğrenilmiş çaresizlikleri vardı, öncelikle bunu kırmak ve ona kaybolmuş özgüvenini geri vermek lazımdı. Nitekim yüzyıllardır horlanan, dışlanan, adam yerine konulmayan onlardı. * "Yoksulluk gerile gerile iyice incelmiş, sıfıra doğru yaklaşmıştı. Hala Allah'tan diyorlardı. Köylüyü bu düşünce tarzına yatıranlar, bilerek bilmeyerek ona en büyük kötülüğü yapmıştır. Çünkü eli kolu bağlanmıştı. Çünkü yeni yöntemler arama gücünü yitirmişti. Ona bu gücü yeniden vermek çok zor olacaktı. " (Sayfa 158) İlk etapta bir toprak reformu gerçekleştirmek istedi Atatürk. Herkesin toprağı olacak, işleyecek, kendine ve milletine faydalı birer birey olacaklardı. Üstelik yüzyıllardır süregelen ağa hegomonyasını da yıkmaktı niyeti. Onların kan kusturan zihniyetini yok etmek istiyordu köylünün üzerinden. Büyük toprak sahipleri olan birtakım büyük ailelerin elinden yine büyük miktarda ele geçirilen bu topraklar köylünün eline eşit miktarda dağıtıldı, isyan eden aşiret sahipleri batıya göç ettirildi fakat o zaman çıkan Dünya Ekonomik Bunalımı sebebiyle kısmen başarılı olunsa da tam manasıyla başarılı bir netice elde edilemedi ve daha sonra uygulanmak üzere o zaman için rafa kaldırıldı. Köy halkı sadece tarım, hayvancılık gibi geçim faaliyetleri ile uğraşıyor, bunu da ilkel tarım aletleri kullanarak yapıyordu. Okuma yazma oranı ile eğitim seviyesi de oldukça düşüktü. Dolayısıyla, köy halkının okuma yazma ve eğitimi ile birlikte, tarımda verimliliğin arttırılması gibi günlük bilgiler konusunda da eğitilmesi gerekiyordu. Nitekim tüm bu durumlar Köy Enstitülerinin açılması fikrine ön ayak olmuştur. Köy Enstitülerinde okuyan bir bireyin hayatın her alanında donanımlı olmasını ve başka insanları eğitmesini de sağlayacak çok kapsamlı bir müfredat oluşturulmuştur. Köy halkına cumhuriyet ilke ve inkılaplarını anlatmak ve özümsetmek Köy Enstitülerinin bir hedefi olmuştur. Köy Enstitülerinin amacı sadece köylülere okuma-yazma öğretmek, teknolojik yenilikleri köylere sokmak ve modern tarım yapılmasını sağlamak asla olmamıştır. Belki de en önemli misyonları kırsal alandaki geleneksel bağlılıkları çözmek, feodal yapıyı kırmak ve geleneksel egemen güçlerin nüfuzlarını silerek buradaki insanlara ulus bilincini aşılamak ve devrimlerin köylü bilincinde pekiştirilmesini sağlamak amaçlanmıştır. Köy Enstitüleri, eğitimde sürekliliği sağlayan, öğrenci merkezli, öğrencilerine yalnızca temel bilimleri değil, sanatı, sporu, müziği öğreten, hayatın birçok alanında öğrencilerini eğiten kurumlardı. Nitekim, Demokrat Parti’nin iktidar olduğu 1954 yılında kapatılana kadar birçok şehirde binlerce köy öğretmeni yetiştirmiştir.Hepsi vatanına milletine faydalı birer vatandaş olmuş, hepsi ülkenin gündemine yön veren kafa adamlar olmuştur. Ağalar bu durumdan rahatsız olmuştur. Çünkü Köylünün bilinçlenmesi demek, yarın öbür gün kendileri tarafından kandırıldıkları gerçeğinin farkına varmaları demekti. Bunun için ellerini çabuk tutmak ve köylünün uyanmak istediği karanlığa, onu tekrar geri hapsetmek istediler. Bu sebeple o zamanlar kurulan muhalefet partisinde bu kurumlar aleyhine akıl almaz kışkırtmalar ile, düşmanlığın fitilini ateşlediler. Komünizm ile suçladılar. Onları Rus sevicisi ilan ettiler. Hatta o kadar çok etkilediler ki, yazar bu durumu şu şekilde bizlere aktardı: *"Kazım Karabekir, yanında başka milletvekilleri ile Enstitü'ye geldiler. Adamlar öyle doldurulmuş ki, Kazım Karabekir ikide bir," Ruslarla olan ilişkilerinizi anlatın" diyordu. Sanki "Biz Rusları çok severiz, Ruslar bizim dostumuz" diyecektik. Bu karşılığı almak için soruyor ama alamıyordu. Tam tersi, Katerina' dan Baltacı'dan başlayarak Kars, Ardahan olaylarına kadar geçmiş savaşları, Türk Rus düşmanlığını anlatıyorduk. Doğru mu söylüyoruz diye dikkatli dikkatli yüzümüze bakıyordu. Ne aradılarsa, nereden tutturdularsa aradıklarını bulamadılar. " Sayfa 165 Birçok köy çocuğunun okumasına vesile olmuş bu güzide eğitim yapısının arkasındaki mimar ise İsmail Hakkı Tonguç’tur. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ile birlikte son derece önemli bir işe imza atmışlardır. Köylerin ve köylülerin sıkıntılarına her zaman önem vermiş ve onların eğitim sorunlarının köküne inmişlerdir. En ağır suçlar ile iftiraya uğradıkları zamanlarda bile bu kurumları savunmaktan asla geri durmamışlardır. O kadar yalnız kalmışlarken, onlar davalarından bir adım bile geri atmamıştır. Nitekim Hasan Ali Yücel mahkemede şu tarihi sözleri söylemiştir: "Köy Enstitülerinin bütün günahlarını omzuma alıyorum. Sevabı başkalarının olsun. O kurumların günahı bile bana yeter." Köy Enstitülerinin ne günahı olabilirdi ki saygıdeğer öğretmenim. Asıl günah, o kurumlara bu iftiraları atanların dillerinde ve kalplerindeydi. İçimde hep ukte olarak kalacaksınız. Saygıyla ve minnetle sizleri anıyorum. Bizleri bu kitapla buluşturan, kendi Enstitü günlerini bizlere tüm gerçekliğiyle aktaran Talip hocaya da teşekkürlerimi iletmek istiyorum ve toprağı bol olsun diyorum. Köy Enstitülerinin kurucusu Hakkı Tonguç Bey ile olan son görüşmelerinde, Tonguç'un "Enstitü' ye nasıl girdiniz, nasıl okudunuz, bu duruma nasıl geldiniz, biriniz bunu anlatın" sözü üzerine "Geç de olsa ben bu görevi yerine getiriyorum" diyip bizleri bu kitapla buluşturduğu için kendisine bir kere daha teşekkür ederim. Nitekim son sözlerim odur ki, okuyun arkadaşlar, mutlaka okuyun, ancak böyle çıkarız biz bu karanlıklardan.
Köy Enstitüsü Yılları
Köy Enstitüsü YıllarıTalip Apaydın · Literatür Yayıncılık · 2009318 okunma
··
3 artı 1'leme
·
1.198 görüntüleme
Ayuzawa Kaichou okurunun profil resmi
Çok bilgilendirici ve açıklayıcı olmuş incelemeniz. Emeğinize sağlık listeme aldım kitabı 🙌🏻
UFUK okurunun profil resmi
Teşekkür ederim, beğenmenize sevindim, keyifle okuyun.
Dilara Günaydın okurunun profil resmi
Eline sağlık 👏🏻
UFUK okurunun profil resmi
Sağ ol kardeşim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.