Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

160 syf.
·
Puan vermedi
"Şimdi kapıyı açıp girdiğim zaman beni soğuk bir sessizliğin karşıladığı küçük evde senin güler yüzün tarafından karşılanmak bana saadetlerin en büyüğü gibi geliyor." Elime kitabı aldığımda, kitabın kapağına bir süre dalıp gittim, mutlu yüzler, ışıldayan gözler, umut dolu bir fotoğraf vardı kapakta. Gelecek vaat eden bir fotoğraftı ancak, o gülüşlerin ve mutlu yüzlerin sadece fotoğrafta kaldığını hatırladım ve yitirilmiş bir ömrün üzüntüsü çöktü üstüme. "Canım Aliye, ruhum Filiz" Sabahattin Ali'nin 1935-1948 yılları arasında eşi Aliye ve kızı Filiz'e yollamış olduğu mektuplardan oluşan ve Sevengül Sönmez'in derleyip hazırladığı bir eserdir. Daha önce romanlarını okuyup hayran kaldığımız Sabahattin Ali'yi bu sefer de bir eş ve baba olarak okuyoruz. Kitaplarındaki hüzün ve karamsarlığın aksine Sabahattin Ali, eşine güzel sözler söyleyen, sevgi gösteren ve sürekli umut aşılayan biri olarak karşımıza çıkıyor. Öncesinde tatlı bir telaşla yaptıkları düğün hazırlığı, sonrasında zaman ilerledikçe artan sıkıntı ve kederleri. Ama buna rağmen diri tuttukları umutları, karamsarlığa yer vermeden güzel günleri beklemeleri... Hepsi çok güzeldi ama gerçekleri biliyor olmak ve Sabahattin Ali'nin "İhtiyarlayacağımı kim söyledi? Hep genç kalacağım." sözünden sonra hayattan koparılmış olması beni inanılmaz üzdü. Ve onu eşinden, kızından, yaşamdan koparan kişinin cezasını bile çekmemiş olmasını hazmedemiyorum. O kadar süre geçmiş olmasına rağmen, bu ülkede hâlâ düşünce özgürlüğü yok, Ve hâlâ haksız yere ceza alan Sabahattin'lerimiz var. Sanırım o zamandan bu yana değişmeyen tek şey, adaletsizlik. *** Mektup konulu kitapları çok seviyorum, o dönem âşıklarının konuşabilmek ve haberleşebilmek için kullandığı mecburi bir yol gibi görünebilir size ama bana hep romantik gelmiştir mektup yollamak. Aranızda mesafeler var, birbirinizden haber almak için de hislerinizi ve düşüncelerinizi kelimelere döküp o insana yolluyorsunuz ve heyecanla cevabı bekliyorsunuz. Bizim çağımızda ulaşım ve haberleşme çok kolay olduğundan mıdır bilinmez, mektuplaşmanın önemini kavrayamıyor olabiliriz ama o zamanlardaki nahif, uğruna binbir cefayla yolladıkları mektuplarına konu olan eşsiz aşklarını okuyunca kıskanmadan edemiyorum. Bana da böyle satırlar yazılsa, benim de yolumu hasretle gözleyen olsa, kelimelerin büyük anlam ifade ettiği bir vakitte, bende bu sözlere muhattap olsam.. Güzel olurdu fakat böylesine saf ve güzel ruhların var olduğuna artık inanmıyorum. -İçim şimdiden İstanbul'a gelmek, seni görmek iştiyakıyla dolu... Şiir kitabının sonlarındaki yazıları kıskanma. Hiçbir zaman dolmamış olan boş gönlümün sesleridir onlar. Sen benim bütün kafamı ve ruhumu doldurduğun zaman bak neler yazacağım.(17) -Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku... Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. (17) -Ben hayatımda o kadar ağır laflar dinlemeye mecbur oldum, bunlara o kadar sessizce tahammül ettim ki sevdiğim, uğruna hayatımı bile verebileceğim bir insanın bana en ufak bir sitemi beni bugün fevkalade yaralıyor.(51) -"Etrafıma kırıldığım zaman beni sen teselli edeceksin, işte o zaman ben her şeyi unutarak senin boynuna sarılacağım,"(53)
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202024,3bin okunma
·
68 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.