Canım Aliye, Ruhum Filiz

Sabahattin Ali
Büyük sıkıntıların yaşandığı çalkantılı dönemlerde bile ailesinin sorumluluğunu taşıyan bir yazarın eş ve baba olarak portresini çizen bu mektuplar, Sabahattin Ali'yi yakından tanımamızı sağlıyor.  "Bundan sonra hiç kimse sana benim kadar yakın olmayacak. Beraber Almanca öğreneceğiz, ben İngilizce öğrenmek istiyorum, beraber İngilizce dersi alacağız, ben kitaplar tercüme edeceğim, bunları beraber okuyacağız, neşeli ve kederli olacağız, ne olursa olsun, bütün bunlar hep beraber, hep ikimizin iştirakiyle olacak ve başka hiç kimse karışmayacak."  Tarihsiz bir mektuptan... "Sen nasılsın? Keyfin yolunda mı? Sevgilim, Filiz'im nasıl? Onun bir fotoğrafçıda, hiç olmazsa vesikalık bir resmini çıkartıp gönder. Kendinin de bir resmini yolla. İkinizi de fevkalade göreceğim geldi." -24. VIII. 1944 tarihli mektuptan-
160 sayfa
Reklam

Yorumlar ve İncelemeler

160 syf.
10/10 puan verdi
·
116 günde okudu
CANIM ALİYE, RUHUM FİLİZ İNCELEMESİ
Bu kitap afili bir incelemeyi hak ediyor. Çünkü yazılan hiçbir şey hayal ürünü değil. Sabahattin Ali'nin eşine ve kızına yazdığı mektuplardan oluşan eserde pozitif bir hava hakim. İlk olarak 15 Şubat 1935de yazdığı mektup var. Eşine Arap alfabesi ile kızına Latin alfabesiyle yazmış. Eser onu aşk adamı, eş ve baba olarak üç farklı yönde tanımamızı sağlıyor. Keyifli okumalar diler, böyle güzel bir mecrayı bizlere sunduğu için 1K ekibine teşekkür ederim.
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202027,4bin okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
Sevengül Sönmez'in Filiz Ali katkısı ile hazırladığı, Sabahattin Ali'nin yazdığı mektuplardan oluşan bir arşiv okudum.. Yazdıklarını okurken hem hüzünlendim hem de mektuplarındaki samimiyete hayran kaldım. Eşine ve kızına, ne şartlarda olursa olsun hiçbir şekilde umutsuzluk aşılamayıp onları hep daha iyisini düşünmeye teşvik etmiş Sabahattin Ali. Aliye ile resmi başlayan yazışmalar, tarihler ilerledikçe aşk mektuplarına daha sonra da hasret ifadelerine dönüşmüş, kötü vaziyetlerde dahi ailesini ihmal etmemiş, her fırsatta onları düşündüğünü en güzel cümleleriyle eşine ve kızına yazmış Sabahattin Ali... Mektuplarda en dikkat ettiğim şey, Sabahattin Ali'nin hitap şekilleri oldu. Aliye ve Filiz'e öyle içten sevgi sözcükleri kullanmış ki tebessüm etmemek elde değildi. Tanışmalarını, evliliklerini, kızlarının doğmasını, Sabahattin Ali'nin cezaevinde geçirdiği ayları, Markopaşa dergisinin aşamalarını, yazarın para sıkıntılarını, gelecekten umduğu güzel günlere inancını ve tarih ilerledikçe peşini bırakmayan özlemi okuyoruz mektuplarda. (Bence ülkede hiçbir şey değişmemiş dünden bugüne. Mektuplar da bunu kanıtlar nitelikte. Sadece görüşleri nedeniyle ceza alan birçok yazarın da Sabahattin Ali gibi hissettiğine eminim..) Okuyup bitirince, yazarın yaşadığı son anı düşündüm, ölünce çantasından çıkan Balzac romanını, kırık gözlüğünü, Aliye'nin fotoğrafını, mektuplarını düşündüm.. Ve onu öldüren Ali Ertekin'in birkaç hafta sonra aftan yararlanıp salıverilmesini düşündüm.. Bir kez daha sevdim Sabahattin Ali'yi..
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202027,4bin okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
24 saatte okudu
Eş olmak, baba olmak, yuvasını geçindirmek için uzaklara gidip çalışmak, her fırsatta mektuplar yazmak..Her yiğidin harcı değil bu sorumlulukları yüklenmek. Ah Sabahattin Ali her kitabını okuduğumda yeniden hayran kalıyorum eserlerine... Kitap Sabahattin Alinin eşine ve kızına yazdığı mektuplardan oluşuyor. Eşini ve kızını ne kadar sevdiğini nasıl özlediğini, anlatıyor. "Baba olmak eş olmak herkese yakışmaz ama sana çok yakışmış."♡♡♡♡♡♡♡♡♡♡
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202027,4bin okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Kapakta yer alan aile fotoğrafına bakmaktan kitaba giriş yapamazsınız, öyle güzel. Sabahattin Ali o kadar ince ruhlu bir adam ki anlatamam. Mektuplardaki uslubu, ince düşüncesi, okunduğu zaman bazı sayfalarda duygulanmamak elde değil. Aslında kitabı başta okumak istemedim. Sonuçta Sabahattin Ali'nin, eşine ve kızına yazdığı özel mektuplar, duygular, düşünceler, kısaca mahremiyeti.. Kitabı elime aldığım an tereddüt içerisinde kaldım. Okusam mı? Okumasam mı? diye. Çok sevdiğim Sabahattin Ali'yi daha da yakından tanımak için okumayı seçtim İyiki de okudum, muazzam bir kitap... Sevgi ve saygıyla.. :))
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202027,4bin okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
Güzel bir sabaha Merhaba.. Tek kelimeyle kitaba düştüm. Kitabı yüzümde kocaman bir tebessüm, yüreğimde sevgi pıtırcıklarıyla okudum. Kitabı okurken Sabahattin Beyciğimin çok sevgili olan Aliyesine olan o saf sevgisini tüm samimiyetiyle ve gerçekliğiyle size hissettiriyor. "Sonra öyle 'Ben resimdeki gibi güzel değilim' diye yazma. Sen benim için her halinle güzelsin. Seni her halinle seveceğimden bir an bile şüphe etmeni istemem.." şu sözdeki içtenlik.. O kadar içli yazılmış mektuplar kii o "Aliye'ciğim" deyişi Sabahattin Beyciğimin sesiyle kulaklarımda çınladı. Sabahattin Beyciğimin, Aliyesine duyduğu sevgisi o kadar içten, samimi, yürekten ki birbirlerine olan sevgilerine özenmemek, düşmemek mümkün değil. Yazılanlar gerçekten o kadar yürekten yazılmış ki sizi de içine alıyor. Cici kızı Filiz'e olan ilgi ve sevgisini de unutmamak lazım tabii..Var ol yüreği güzel adamm.. Samimiyetiyle, sıcaklığıyla, şefkatiyle yüreğinizi okşayan bir kitap. Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Keyifli okumalar..
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202027,4bin okunma
160 syf.
9/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Yüreği güzel insanlara sevmek yakışıyor!
Bir yazarı tanımanın en iyi yolunun eserlerinin yanı sıra kaleme aldığı otobiyografisi, günlükleri ve mektuplarının olduğu söylenebilir. Özellikle de günlükler ve mektuplar bir yazarın kalbine ve ruhuna açılan bir pencere gibidir. Zira bir yazar, hikâye, roman ve tiyatro gibi eserlerinde kendi iç dünyasını kahramanları aracılığıyla ve perdeleyerek
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202027,4bin okunma
160 syf.
10/10 puan verdi
Canım Aliye Ruhum Filiz
Bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen bir balta gibi olmalı
Franz Kafka
Franz Kafka
Ne baltası bu mektuplar içime oturdu, kalkmıyor. Aşk, gurbet, evlat sevgisi, yokluk, hayata tutunma çabası, erkenden kayıp giden bir değer. İçime dokunan -yani diğerlerine göre daha çok dokunan- iki nokta
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202027,4bin okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
·
21 saatte okudu
Sabahattin Ali'nin sevgilisi ve sonra evleneceği karısı Aliye hanım ve kızı Filiz hanım'a 13 sene boyunca yazdığı mektuplardan oluşan kitabı an itibarı ile bitirip incelemeye koyuldum. Kitap ile ilgili gerçekten söz bulamıyorum.Güzel adamlar güzel sever derler ya Sabahattin Ali bu sözün ete kemiğe bürünmüş hali gibi. Zaten çok hayran olduğum yazar
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202027,4bin okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Sabahattin Ali’nin 1935-1948 yılları arasında karısı Aliye Ali ve kızı Filiz Ali’ye yazmış olduğu mektupların yanında, Sabahattin Ali’nin nasıl bir eş, nasıl bir baba olduğu konusunda da önemli fikirler veriyor. Sabahattin Ali, karısı Aliye Hanım’ı kötü ve karanlıklar içindeki hayatına yeniden doğan bir umut güneşi olarak görüyor. Bu mektupları dikkatli bir şekilde okuduğumuzda Sabahattin Ali’nin Aliye Hanım’a olan aşkını, özlemini ve onunla beraber yapmak istediklerini daha net bir şekilde anlıyoruz. Sabahattin Ali, Aliye Hanım’dan önce ne yaşadıysa silmek, bütün kötü anılarını tozlu raflara kaldırmak ve sadece sevdiği kadın için yaşamak ister. Hem iş hem de hapis dolayısıyla uzakta olduğu dönemlerde karısına yazdığı mektuplarda devamlı Filiz’in sağlığı ve okulu ile ilgili mufassal bilgi istediği, karısını ve kızını çok özlediğini hissettirdiği satırlar bulunuyor. Keyifli okumalar...
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202027,4bin okunma
160 syf.
8/10 puan verdi
·
4 saatte okudu
Canım Aliye, Ruhum Filiz - Sabahattin ALİ
Canım Aliye, Ruhum Filiz... Sabahattin Ali okumayı sevenler, hayatını araştırmış olanlar bu iki karakterin kim olduğunu yakından tanırlar. Hele ki onun karakterini eserlerden de olsa tanıma şansına sahip olanlar bu esere farklı bakış açılarıyla bakabileceklerdir. Duygusal, kadınların "ayran gönüllü" olduğunu ifade ettikleri yazar bu defa sevdiği kadına ve çocuğuna yazdığı mektuplar ile karşımızda. Ayran gönüllü denilen yazarın nasıl bir aşığa dönüştüğünü görüyoruz eserde. Bu mektuplar sadece aşk mı içeriyor? Yazarın hayatını, hayat mücadelesinde karşısına çıkan zorlukları, maddi sıkıntılarını, gazete çıkarma deneyimlerini, hapishane yıllarına dair duygu ve düşüncelerini görüyoruz eserde. Henüz 28 yaşındayken yaşlandığını düşünüyor. Gerçekten uzun yıllar yaşamasını, yaşlanmasını, daha çok yazmasını isterdi. Hangi eserini okusak doyamıyoruz tadına. Romanları, hikayeleri, şiirleri (kendisi beğenmese de) ne yazsa başarıya ulaşmış yazar. Eser Sabahattin Ali'nin hayatıyla son bulmuş. Defalarca okumuş ve dinlemiş de olsam hayatını yine de göz atmaktan kendimi alamadım. Okuma sürecimde birçok alıntı paylaştığım için buraya ekleme ihtiyacı hissetmiyorum. Başladığım gün bitirdiğim bir eserdi. Eminim siz de elinizden bırakamayacaksınız. Aliye Hanım'ın da mektuplarını görmek isterdim. O zaman tam anlamıyla muhteşem bir eser olurdu. Ama Sabahattin Ali o mektupları da özet olarak okura aktarmış. Okunması temennisiyle...
Canım Aliye, Ruhum Filiz
Canım Aliye, Ruhum FilizSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202027,4bin okunma

Yazar Hakkında

Sabahattin Ali
Sabahattin AliYazar · 103 kitap
Sabahattin Ali, 25 Şubat 1907'de Edirne Vilayeti'nin Gümülcine Sancağı'na bağlı Eğridere kazasında doğmuştur. Babası piyade yüzbaşısı (Cihangirli) Selahattin Ali Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısiyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır. Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Millî Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 - 1930). Yurda döndükten sonra Sabahattin Ali, Orhaneli’nde ilkokul öğretmenliğine atandı. Aydın ve sonra Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır. Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk'ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkûm olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır. Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Ortaokul'da öğretmenlik yapmıştır. 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 - 1945). "İçimizdeki Şeytan" romanı milliyetçi kesimde büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız'ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında davayı kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz'la Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 - 1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, dergilerin isimlerindeki Paşa ifadesiyle "Milli Şef" İsmet Paşa ile alay edildiği iddiası ile kapatılmış, yazılar ve yazarları hakkında kovuşturmalar açılmıştır. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi?" Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş fakat para karşılığı anlaştığı Ali Ertekin adlı kaçakçı tarafından Jandarma karakolunda katledilmiş daha sonra da cesedi 2 Nisan 1948 tarihinde Bulgaristan sınırında şaibeli bir şekilde bulunmuştur. Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden ve Milli Emniyet mensubu olduğu iddia edilen Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; fakat birkaç hafta sonra çıkartılan aftan yararlanarak serbest kalmıştır. Bulgaristan’ın Eğridere (Ardino) kentinde, Sabahattin Ali’nin 100. doğum yılı kutlandı. 31 Mart 2007 günü gerçekleşen toplantıya, başta Bulgaristan Yazarlar Birliği Başkanı olmak üzere Sofya ve Bulgaristan’ın çeşitli kentlerinden Türk ve Bulgar yazarlar, şairler, okurlar ve Sabahattin Ali’nin kızı Filiz Ali katıldı. Bütün eserleri 1950’li yıllardan beri Bulgaristan’daki tüm okullarda okutulduğundan, Sabahattin Ali bu ülkede çok tanınan bir yazardır. Sabahattin Ali yazı yaşamına şiirle başlamış, hece vezniyle yazdığı ve halk şiirinin açık izleri görülen bu ürünlerini Balıkesir'de çıkan ve Orhan Şaik Gökyay tarafından yönetilen Çağlayan dergisinde yayımlamıştır (1926). Servet-i Fünun, Güneş, Hayat, Meşale gibi dergilerde de yazan (1926 - 1928) Sabahattin Ali, bu arada öykü de yazmaya başlamış, ilk öyküsü "Bir Orman Hikayesi" Resimli Ay'da yayımlanmıştır (30 Eylül 1930). Toplumsal eğilimli bu öyküyü Nazım Hikmet, şu sözlerle okurlara sunmuştur: "Bu yazı bizde örneğine az tesadüf edilen cinsten bir eserdir. Köylü ruhiyatının bütün muhafazekâr ve ileri taraflarını, iptidaî sermaye terakümünü yapan sermayedarlığın inkişaf yolunda köylülüğü nasıl dağıttığını ve en nihayet, tabiatın deniz kadar muazzam bir unsuru olan ormanın muğlak, ihtiraslı hayatını, kımıldanışların zeki bir aydınlık içinde görüyoruz". Sabahattin Ali, af yasasından yararlanarak hapisten çıktıktan sonra, özellikle Varlık dergisinde yayımladığı "Kanal", "Kırlangıçlar", "Arap Hayri", "Pazarcı", "Kağnı" (1934 - 1936) gibi öyküleriyle dikkati çekmiştir. Sabahattin Ali Anadolu insanına yaklaşımıyla edebiyata yeni bir boyut kazandırmıştır. Ezilen insanların acılarını, sömürülmelerini dile getirmiş, aydınlar ve kentlilerin Anadolu insanına karşı takındıkları küçümseyici tavrı eleştirmiştir. 1937'de yayınlanan Kuyucaklı Yusuf romanı, gerçekçi Türk romanının en özgün örneklerinden biridir. Sabahattin Ali'nin halk şiirinden esinlenerek yazılmış şiirlerini içeren Dağlar ve Rüzgâr (1934) adlı kitabı yazın çevrelerinde ilgi uyandırmış, örneğin Yaşar Nabi, Hakimiyeti Milliye'de şu övücü satırları yazmıştır: "Bu kitabın mümeyyiz vasfı halk edebiyatı tarzında bir deneme teşkil etmesidir. Sabahattin Ali'nin tecrübeli muvaffak neticeler vermiş. Ve bize, şiirleri doğrudan doğruya bir halk şairi elinden çıkmamış olduklarını hissetirmekle beraber, o tanıdığımız ve sevdiğimiz samimi edayı tattırabiliyor. Komplike imajlardan kaçınılmış olması, bu şiirlere büyük bir sadelik vermiş." Ancak, Sabahattin Ali, bu kitabından sonra şiirle ilgilenmemiş, sadece öykü ve roman yazmıştır. 'Leylim Ley', 'Aldırma Gönül' gibi halk dilinden yararlanarak yazdığı şiirler herkes tarafından bilinir. Sabahattin Ali, Varlık'ta Esirler adlı üç perdelik bir oyun da yazmış (1936), ancak bu türü de bir daha denememiştir.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.