Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Buse-i Mader
Bir akşam hemşiremin evindeyim. Dışarıda kar fırtınasının kopardığı çığlıklarla titreyen buğulanmış camlar sanki ılık odanın hararetiyle terliyorlardı... Bir aralık hemşirem, galiba bir iş için sofaya çıktı. Şimdi içeride küçük hemşirezademle, minimini Nermin ile yalnız kalmıştık. O benden bî-haber, sobanın arka tarafında süslü oyuncaklarıyla meşgul idi. Ne kadar bir zaman geçti bilemiyorum, birden giryeyi andırır mühtez, küçük, narin bir sayhacıkla haykırdı, ben deminden beri vâsi bir rehavetle yayıldığım sedirden birdenbire toplanarak “Ne var Nerminciğim” dedim, “ne oldu?” O yaşlanmış gözleriyle, güzel, masum ve şayan-ı muhabbet maî gözleriyle bana baktı. O kadar küçük idi ki daha lâkırdı söy-leyemiyordu. Sendeleyerek kalktı. Yanıma yaklaşarak elceğizini ağzıma götürdü. Ben bir şey anlayamayarak kıvırcık saçlarını okşuyor, ona soruyordum: “Söyle cicim ne oldu?” O, manevî bir kuş lisanı olan manasız kelimelerini tekrar ederek pembe ve minik elini muttasıl dudaklarıma yaklaştırı-yordu. Ben yine bir şey hissetmeyerek onu nevazişler içinde bırakıyordum... *** Biraz sonra kapı açıldı, hemşirem geldi. Nermin güzel ve masum gözlerini münfailâne bana atfederek kucağımdan kaydı. Anne-sine koştu, elini annesinin dudaklarına götürdü: “Of anne, of...” O küçük eli, o pembe ve ince parmağı şefkatkâr buseler ıslattı. Annesi şefkatli bir sesle mırıldanıyordu: “Vah yavrum, nasıl acıttın? Yine tavşanın ayağına mı sıkıştı?..” *** O vakit anladım ki deminden benim hissiz dudaklarıma kalkan el, beyaz ve pâk tavşanının, sevimli oyuncağının sert ayağıyla acıyan şu küçük elceğiz acısını unutmak için sıcak bir busenin hararet-i devasını bekliyordu; muhterem, şefkatli, pür-muhabbet bir busenin deva-yı manevîsi...
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.