"Düşman salt önde mi? Arkadaki domuzları napalım, kendi rezillerimizi?" Esir Şehrin İnsanları serisinde üçüncü ve son kitabı olan Yol Ayrımı'nda Kemal Tahir bizi 1930 yılına götürüyor. Daha önceki kitaplarda Kuvayı Milliye'yi ve Kâmil Bey'in hikayesini okumuştuk. Bu defa Cumhuriyet kurulmuş devrimler peş peşe gelmiş. Halk bir yandan ayak uydurmaya çalışırken bir yandan sefalet çekmeye devam ediyor. Doğu'da bir Kürt ayaklanması da varken Gazi Paşamız, Paris elçişi olan Fethi (Okyar) Bey'e Serbest Fırka'yı açmasını emrediyor. Serbest Fırka 1930'daki yerel seçimlere katılır, Halk Fırka'sından bıkmış olan halk yeni partiye büyük ilgi gösterir fakat seçimler olaylı geçer, halka baskı yapılır ve irade sandığa yansımaz. Bir yandan Halk Partisi'nde önemli mevkilere hep çıkarcı insanların gelip her dönem olduğu gibi paraları cebe indirdiği görülüyor, diğer yandan yeni kurulan partiye sıradan halk kurtuluş gözü olarak bakarken, rejim karşıtları da bu partiyi bir fırsat bilip Serbest Fırka'da yer kapma telaşına giriyor. Kemal Tahir, bir yandan dönemin ekonomik koşullarını, sosyal yapısını, devrimlerin olumlu ve olumsuz etkilerini anlatırken bir yandan da çöken ahlakı, kurtuluş için emek veren insanların geri planda kalışını, gazetelerin haber rekabetini, rüşvet ve adam kayırmacılığı anlatıyor. Gazi Paşamız'ın şoförü Dadal, şair Selim Nuri, avukat stajyeri Kadir, gazeteci Murat, Kâmil Bey ve kızı Ayşe'nin, Kadir'in babası Ramiz Efendi'nin, acıklı hikayesidir Yol Ayrımı. Serinin tamamında Kemal Tahir'in dili o kadar yerinde kullanışı da dikkatimi çekti. Yerine göre yöresel dil, yerine göre argo, yerine göre eğitimli kişilerin diliyle ustalığını ortaya koymuş. Ben severek, hüzünlenerek, acıyarak okudum. Biraz da günümüzle karşılaştırıp benzerlikleri görünce ümitsizliğe de kapıldım. Okunması gereken bir seri olarak dönem kitapları meraklılarına tavsiye ediyorum.

Yol AyrımıKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20192,864 okunma

·

53 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.