"...Rakiplerini din yolunda küçük düşürmek, itham etmek,
vatandaşın hiddetine ve nefretine maruz bırakmak bir siyasal oyundur.
Bu siyasal oyun, Anayasa ile men edilmiştir. Bu oyunla,bu ülke benim bildiğim altmış yıldan beri hayati tehlikeler karşısında mücadele etmektedir.
Ben bu ülkede irticaın yaptığı
kışkırtmaları, irticaın bu ülkeye getirdiği zararları herkesten daha
çok, burada bulunan sayın arkadaşlarımdan daha çok nefsinde
denemiş bir insanım.
Tarihten bahsedeyim size. İkbalin en yüksek zirvesinde bulunduğumuz zaman, irtica, bu ülkeyi geride
bırakmak için en azılı zararlarını vermiştir.
Türkler İstanbul'u 1453 yılında aldılar. Büyük bir dünya olayı. İkbalin bunun
üzerinde daha yüksek bir noktası var mıdır?
Şimdi bakınız, 1453 yılında tüm dünyada matbaa icad edildi.
Ve tüm dünya matbaa sayesinde yeni bir kalkınma, yükselme ve ilerleme devresine girdi. Türkiye'de irticai tercih edenler Türklerin matbaa kurmalarına izin vermediler.
Fatih'in kudreti, tüm dünyada matbaa açıldığı zaman, İstanbul'da, Türkiye'de matbaa açmaya yetmedi. İrtica kuvvetini hafif görmeyiniz.
İrtica kuvvetine rüşvet vermeyiniz. İrticaın, bu ülkeye getirdiği zararların daha büyüklerini getirmeye eğilimi, kudreti vardır.
İrtica size masum bir adam biçiminde gelir. İrtica size büyük bir
gazete biçiminde fesat yuvası olarak gelir. İrtica milletvekili olarak kürsüye çıkar, 'işte son peygamberiniz' diye hitap etmek cesaretini bulur..."