Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

352 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Geçmişin sürekli değiştirildiğini düşünün. Bir evren ki, düşünce polisleri etrafta kol geziyor, en ufak bir şüpheli durumda, hatta şüpheye gerek bile olmadan, tüm varlığınız her yerden siliniyor, var olmuş olduğunuza hiçbir kanıt bırakılmıyor, güç kimde ise onun gerçeğini kabul etmek zorunda bırakılıyor ve en önemlisi "ben" olmaktan çıkıyorsunuz. Yalnızca Partiye hizmet etmek için yaşayan canlılar haline geliyor/getiriliyorsunuz. Kullandığınız dil, tamamen değiştiriliyor, söz varlığınız bile isteye yok ediliyor -sırf düşünce dünyanızı daraltmak, düşüncelerinizi kontrol etmek için- hiçbir şey düşünmeyen, cinselliği dahi zevk için değil yalnızca "Parti'ye hizmet edecek çocuklar" yapmak için yaşayan insanlar olmanız isteniyor. Geçmiş, her an değiştiriliyor, yok ediliyor, siliniyor. En ufak bir bakış, bir mimik bile suçlu olduğunuz anlamına gelip sizi tabiri caizse "buharlaştırılma"ya kadar götürüyor. Evet, George Orwell bu kitapta böyle bir evren yaratmış. Bunaltıcı, karamsar ve gerçek anlamda kâbus gibi bir evren. Kışların hiç bitmemesi, evlerin o perişanlığı, atmosferin o bunaltıcı havası... Orwell, o kadar büyük bir başarı göstermiş ki atmosfer yaratmada, mekânın içinde olduğunuzu hissediyorsunuz. O kötü koku, o pislik ciğerlerinize kadar işliyor neredeyse. Korkunç bir gerçekçilik, korkunç bir gerçeklikle yansıtıyor size her şeyi. Tanrısal bir bakış açısıyla anlatıyor olması, dilindeki o soğukluk bile atmosfere, olaylara hizmet ediyor. Savaş, barış, bazı ideolojiler hakkındaki, toplumsal sınıflar hakkındaki oldukça isabetli tespitlerini okuyoruz. Metnin bazı kırılma noktaları şöyle; -spoiler olmaması için karakterler/nesneler üzerinden söylemem gerekirse- Julia, O'Brien, Goldstein bildirisi, portal, ardından 101 numaralı odaya doğru uzanan yol ve sonrası. Bu aşamadan sonra SPOILERLI olabilecek kısım! ... Metnin ortalarına kadar okurken sürekli, acaba bir şeyler değişecek mi diye bir umutla okudum. Sonrasında gelişen olaylar, Winston'ın tutuklanışı ve sonrası, 101 numaralı oda, okurken tamamen öfke ve sıkışmışlık hissettiğim yerlerdi. Winston'ın çektiği acıları çekmiş kadar oldum diyebilirim. Sonra fark ettim ki, hiçbir şey değişmeyecek. Bu bir çocuk masalı değil, yazarın korkularını ve endişesini gösteren bir kâbusu yalnızca. Dolayısıyla bu beklentiden tamamen çıktım, Winston'la tamamen aynı şeyleri hissedip, aynı anda pes ettim. Düzen yıkılacak mı, yıkılır mı, bu mümkün mü bunun gerçekten bir önemi yoktu çünkü. Bu koşullarda yapılabilecek tek şey "kabullenme"ydi. Başka türlü bitse, aynı zevki verir miydi, anlatmak istenilen bu kadar etkili olur muydu bilmiyorum ama olmayacağını kitabı kapattıktan sonra fark ettim aslında. Kısacası, gerçekten çarpıcı, korkutucu, yer yer öfke nöbetleri geçirten cinsten ve daima o karamsar havada ilerleyen bir eserdi benim için. Okuma zevki açısından oldukça keyifliydi. 9/10'u hak eden bir eserdir kanımca.
1984
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019165,7bin okunma
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.