Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
·
22 saatte okudu
Küçük Prens Hakkında
Kitap bir pilotun uçağıyla kaza yaparak sahra çölüne inmesiyle başlıyor ve pilotumuzun yolu Küçük Prens ile kesişiyor. Kitap hakkında yaptığım araştırmalar sonucu farkettim ki, asıl mesleği pilot olan yazarımız Küçük Prens kitabındaki kahramanımız pilot ile bize iç dünyasının kapılarını açıyor. Aslında pilotun karşılaştığı “küçük kişi” hepimizin içinde saklı duran çocuk belki de yetişkinliğin verdiği ağırlıkta ihtiyaç duyduğumuz özümüzdür. Kitabımız bu “Küçük” kahramanımızın kendi gezegenini hatta gülünü bırakarak tek tek diğer gezegenleri dolaşmaya başlamasıyla devam ediyor. Küçük prens gittiği gezegenlerde yeni insanlarla tanışır. Bunlar sırasıyla Kral, Kendini beğenmiş adam, sarhoş, iş adamı, bekçi, kaşif, demir yolu makasçısı ve satıcıdır. Bu insanlar aslında günlük hayatımızda hepimizin karşılaştığı belki bizlerin de onlardan biri olduğumuz yetişkin tiplerini temsil ederler, bencil, materyalist, hükmetme arzusuyla yanan… Kitabın en çok sevdiğim yanı ince bir dille “büyüklerin” monoton, bencil ve hayal gücünden yoksun hayatlarını eleştirmesidir. Bunu kitapta çok beğendiğim bir paragrafı alıntılayarak açıklamak istiyorum. “Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: “Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere: “Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinde sardunyalar, damında güvercinler vardı” derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm” demeniz gerek. O zaman: “Aman ne güzel!” diye bağırırlar.” Yazarın bu paragrafta anlattıkları bana o kadar tanıdık geliyor ki, öyle ya da böyle benim de bu düzenin parçası olduğumu farkediyorum. Kitap her paragrafında o kadar derin anlamlar taşıyor ki insan kendini durup bir dakika o paragrafın üstünde düşünmekten alıkoyamıyor. Üzerine uzunca düşündüğüm bir paragraf da şöyle idi; “Sadece evcilleştirdiğin kişiyi anlayabilirsin” dedi tilki. “İnsanlarınsa hiçbir şeyi anlayacak vakitleri yoktur. Her şeyi dükkandan hazır alırlar. Ve arkadaşlar dükkanlarda satılmadığı için de insanların arkadaşları yok artık. Eğer bir arkadaşın olsun istiyorsan, evcilleştir beni!” Uğrunda emek harcadığın, tanımaya anlamaya çalıştığın kişi sende yeniden anlam kazanır, onu diğer milyonlarca insandan ayıran şey sendeki anlamıdır. Büyükler -bizler- tek düze hayatımızda bir düzenin çarklısı olmuşuz, bu düzen içinde kaçımız çıkar ilişkisi olmadan gerçek dostlara sahip diye sorgulamadan edemiyor insan. Küçük bir çocuğun gözünden paranın ünvanın ve mevkinin dünyada değer verilen her şeyin aslında ne kadar değersiz olduğunu gözler önüne seriyor yazar. Küçük Prens; bütün bu değersiz varlıkları ardında bırakarak, aslında yeni insanlar tanımak için geldiği bu çölde yorgun düşerek, geldiği yere, -ondan milyonlarca olsa da- kendi yetiştirip üstüne titrediği için ona ait olan gülüne dönüyor. İnsan kendini bu çölde bazen gerçekten yalnız hissediyor, böyle hissettiğim zamanlarda artık Küçük Prens’in şu sözleri aklıma gelecek; “Çölü güzelleştiren bir yerlerde bir kuyu saklıyor olmasıdır.” İçimizdeki kuyuları keşfetmek dileğiyle…
Küçük Prens
Küçük PrensAntoine de Saint-Exupéry · Can Çocuk Yayınları · 2015234,4bin okunma
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.