Devletin dış ve iç gâilelerle meşgul olmasından istifade eden, Suûd bin Abdülazîz, nâmertçe ve hâince bir hareketle, Medine'yi zaptediyor:
"Seyyidü'ş-Şühedâ" diye anılan Hazret-i Hamza'nın ve sâir İslâm büyüklerinin türbelerini yıkıyor. Halkın ricâsı ve ümmetin nefretinden çekindiği için, Ravza-i Mutahhara'ya dokunmuyor. Yalnız, Peygamber'in merkad-i mübarekindeki mücevherleri, incileri ve kıymetli eşyayı gasp ederek memleketine gönderiyor.
...
Suûd, İslâm ve Müslümanlar'ı temsil eden ve onların rahat ve huzurunun yegâne teminâtı olan Osmanlı Devleti'ne isyan etmekle, İslâmi şuurdan ne derece yoksun olduğunu, mensûbiyet iddiâ ettiği kendi dininin düşmanlarına hizmet ettiğini açıkça gösteriyor.
Filibeli Ahmed Hilmi a.g.e. .. sh:271 vd. (Ziya Nur ilavesinden)