Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

273 syf.
5/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 günde okudu
Spekülatif kurgunun sınırlarını zorlayan öyküler, gerçeklikle hayalin iç içe geçtiği bir dünyada bizi bekler. Gizemli lunaparkların kapılarını aralayarak zamanın ötesine geçen kızlar, modanın acımasız yüzünü gösteren hologramlar, ve isimsiz karakterlerin yaşam sinyallerini ölçen gizemli küreler… Bu öyküler, bilinmeyenin çekiciliğiyle okuyucuyu sürüklerken, aynı zamanda bilim ve teknolojinin insan hayatındaki yerini sorgulamamıza olanak tanır. Hatta ikinci sınıf muamelesi gören kadınların sessiz çığlıklarına kulak vermemizi sağlayacaktır. Her satırda, her kelimede bir keşif yatar; ve bu keşifler, bizleri bilinmeyenin karanlık koridorlarında yolculuğa çıkarır. Gelin öykülere yaptığım yorumlarda buluşalım; Gizemli Lunapark (Melis BÜYÜKPLEVNE); Bir bilimkurgu öyküsü olmayacağını öyküdeki gerçekçi düşsel kurgu öğelerinde anlıyoruz. Öyküde gizemli lunaparka giden bir kızın, o parktaki kadının verdiği bileti cebine koyup korku tüneline girdikten sonra tünel çıkışında insanların gece eğlenip gündüz uyuduğu zamana gittiğini anladı. Öyküde bazı kıstaslarını ayakları sağ yere basmasa da öykünün her satırı merak ve heyecan hatta sürükleyici olduğundan dolayı öyküyü okurken sıkılmadım. Keşke öykünün devamı olsaydı da Eylülün sağ salim eve döndüğünü görseydim. Modelist (Melisa PARLAK); %100 yerli bilimkurgu-psikolojik gerilim öyküsünde hologram arama, hemşireoid (Arı Duru Türkçe: Bakıcımsı) ve android (kişimsi) teknolojilerinin ön planda olduğu görüyoruz. Modelist denilen işgörücünün betimlemesi göz önünde olmadığı için gözümün önünde canlanmadı o teknoloji harikası. Öyküde önemli olan nokta ise Türk insanın modaya düşkünlüğü ve kendini üstün görme hastalığının hazin sonunu anlatan bir öyküydü. Çatlak (Ezo Evrim HARSA); Karakterleri isimsiz olduğundan dolayı %100 yerli bilimkurgu öyküsünde insanların bitkisel hayattayken onları besleyen küre sayesinde onlarındaki yaşam sinyalleri ölçüyor. Öyküdeki bir çatlak sayesinde o kürenin içindeki zehirleyici gaz mı var? diye sormaktan kendimizi alıkoyamıyoruz. Ayrıca küre hakkında detaylı bilgi vermese de öykünün sonundaki mesajla adamın karısını bitkisel hayatta soktuğunu anlıyoruz. Bu durumun perde arkasında ne yaşandı ki? bu da sorumamızda kendimizi alıkoyamadığımız ikinci soru oldu. Havada kalan yönleri biraz daha iyileştirilse çok güzel bir öykü olurdu. Uzay Bunalımı (Emine Nihan ACAR); Karakter ve keşfedilen gezegene ad verilmediği için %100 yerli bilimkurgu öyküsü kabul edilmesinin yanı sıra ayakları sağlam bir şekilde yere basıyor çünkü insanoğlu, Dünya dışına çıkmadan önce o gezegenin şartlarına uyum sağlamak için o gezegenin öyküncünde deneye tabi tutulması bana mantıklı geldi. Keşke o gezegenin öyküncünde gezegenin betimlemesi, atmosferi ve gökyüzü hakkında bilgi verilseydi kendimi bu öykünün bir parçası olarak görürdük. Bizi Birbirimizden Ayıran (Serpil ÜLGER); %100 yerli bilimkurgu öyküsünde Deren ve Ayzıt adlı karakterler sayesinde gelecekte kendi kültürünün varlığını kabul eden kalemde Deren ve Ayzıt'ı birbirinden ayıracak şeyin ne olduğunu bulmak için yazgının tüm seçeneklerini denemek için elindeki saati kullanarak zamanda yolculuğa çıkmaya başlar. Onları ayıran şeyi tam olarak anlayamıyoruz; bu konu detaylandırılmadığı için biraz belirsiz kalıyor. Aslında bizi birbirimizden ayıran şey aslında asıl düşmanımızı fark etmeyişimizden kaynaklanıyor. Onu fark ettiğimizde bu içinde olduğumuz durumun aslında bir sınav olduğunu idrak ederiz. Korelasyon (Zeynep KAHRAMAN FÜZÜN); Psikolojik gerilim türünde yazılmış bir mankurt (sibernetik organizma) öyküsüdür. Bilimkurgu emaresi olarak kadının kendini betimlemesiyle anlıyoruz ki mankurt olduğunu. İnsanların bedenlerine takılan mekanik parçalara alışmaması döneminde geçen bir öykü olduğuna kanaat getiriyorum. Bilimkurgu emarelerine detaylı yaklaşsaydı karakterin tam olarak ne olduğunu çözerdik. Korelasyon kavramını pek bilmediğim için öyküde bir çağrım bulamıyorum. Yapay Zeka Manifestosu (Zeynep OKÇU); Küresel çaplı bilimkurgu öyküsünde Empatix (Arı Duru Türkçe: İçinde Sezme) adlı yapay zeka modelinin gözünden gelişen dünyadaki durumları anlatılırken bu yapay zekanın nasıl çalıştığına dair detaylı bilgiler verilmediği için bildiğimiz şeyleri tekrar anlatmıştır. ChatGPT, Gemini vs gibi yapay zeka modellerinde seninle sohbet etmek özelliği varken neden bu yapay zekanın farklı özelliğinden değinmemiştir. Opalesans (Selin ARAPKİRLİ); Gelecekte çölleşen İran'da Zerdüştlük ve İslam sentezi olan Ezeliçilik denilen dinin hakim olduğu Hemzendiyar Teokrasi devletin hüküm sürdüğü dönemde çarpık yaşantıların daha doğrusu tecavüzün arttığını görüyoruz. Buna bağlı olan bir bilim adamı ve kobayının bu düzen hakkında bilgi edinmek için bir mürekkep balığı türünden edindikleri kök hücrelerle Opalesans (Arı Duru Türkçe: Yaldırak) denilen görünmezlik icadıyla geceleri kadınların özgürce dolaşarak bilgiler topluyor. Persçiliğin üstünlüğünü dolaylı olarak vurgulayan bilimkurgu öyküsünde neden bir kadının erkek kılığına girerek halkı uyuttuğuna anlam veremiyorum. Muhsine Emini ve tarihteki kadın papa olaylardan beslenerek yazılan öyküde görünmezlik, kadınların son silahı olmamalıdır. Her şeye rağmen dimdik ayakta kalacak şekilde mücadelesini vererek evrensel yasalarda kendilerine tanınan kadın-erkek eşitliği yeniden bu gezegende hakim kılmaya çalışacaktır. Unelma Gezegeni Eşitlik Devrimi (Şeyda AYDIN); Öncelik özgün uzay operası yazdığı için kalemi takdir ediyorum. Kurduğu evrende Türkçe'nin dil gücü kullanmadığından dolayı ve Tanrıtanımaz davranışıyla sanki erkeğin hep hastalık varlıkmış gibi kötüleme algısı göze batıyor. Yaşadığımız toplumun inanç sistemi araştırmadan bizleri var eden erkeğin potansiyelinde hastalık olduğunu ima ederek asıl düşmanımız olan Erlik (Şeytan) olduğunu kabullenmesek yaratıcımız inkar etme raddesine geliriz. İnanç ve felsefe beni sarmadı bu öykü. Kadına şiddetten dolayı artan feminist yaklaşımının sonucunda düşlediği bir geleceği kuruyorsak bence asıl düşmanımızı yani Erlik'i kabul ederek ona karşı mücadele etmeliyiz. Cam Kemikler (Gizem ÇETİN); Ülkemizdeki ekonomik krizden dolayı artan fiyatlardan dolayı insanların kalsiyum alamadığından yola çıkarak geleceğin distopyasını yazarken anlatma tarzıyla ayakları sağlam bir şekilde yere basan öykü yazıldığını his ettirdikten sonra seçilen karakter adlarından dolayı kimin eril kimin dişil olduğuna anlam veremesem de insanların bu teknolojiden bile sınıfsal ayrılıklara yol açıldığına dair mesaj verdiğini görüyoruz. Kemik erimesine bence kök hücre yoluyla kemik üreten teknolojiyi sağlamalıyız. Bir Yeniyetmenin Kuantum Laboratuvarı (Özlem KURDOĞLU); Bir üniversitenin yaptığı sunumdan esinlenerek düşsel bir kuantum labortuvarı kurarak Tanrı'nın yarattığı canlı türleri üzerinde Tanrı inancı sorgulayan ve kuantum kavramı üzerinde felsefi yaklaşımlarla belgesel tadında yazılan çeviri tadında bilimkurgu öyküsüdür. Krizzz ve Blisss adlarından dolayı pek sevemedim. Ayrıca Tanrı inancı konusunda onların eleştirilerine de katılmıyorum. Ayrıcalıksızlar (Deniz ERKARADAĞ); Günümüzde devam eden kadınları ikinci sınıf ve cinsel obje muameleleri sonucunda feminizm harekatı ortaya çıkmasıyla birlikte kurulan dünya düzeninde cinsiyet kavramı kaldırarak kadınların dünyayı yönettiği dönemde ayrıcalıksızlar denilen eski düzeni savunanları, bu dünya düzeni yıkamadığını görüyoruz. Kadınlar tarafında Mars gezegeninde Kızıl Sürgün'e gönderildi. Bu öyküde göz tırmalayanlar; zamanın Kıyametten sonra uzanması, insanlığın uzaya çıkıp koloni kurdukları ve kadın harekatının adı Lilith yerine Harmanyası vs. Bana kalsa ne eski dünya düzeni ne de feminizm harekatı. En güzeli Eski Türkler'deki dünya düzenidir çünkü o zamanlarda kadınlar erkekler eşittir. Kadınlar devlette söz sahibi ve gerekirse orduya asker oldular. Yuvaya Dönmek (Deniz K. ÜSTÜNDAĞ); Öncelikle zamanın geçtiği tarih ve insanoğlunun uzaya çıkıp karadeliklere kadar ulaşacağı teknolojiye sahip olmasını baz aldığımda İslami açıdan sınıfta kalmıştır çünkü 2077-2078 yılları arasında kıyamet kopması kuvvetle muhtemelen yakındır. İnsan türü uzayda uzak noktalara gideceğine kesin kanıya nasıl varılıyor. Karakter adlarından dolayı eril ve dişil karakterleri ayırt edemediğimiz gibi ilahi evrensel yasalarına dalga geçilme üslubundan çok rahatsızlandım. Bence yuvaya dönmek için karadeliklerde macera aramakla değil kıyametin kopmasıyla birlikte sınavımız bitecek. Birikimlerimizle sınavı geçip geçmediğini öğrendikten sonra yuvadaki mekanlarımıza yerleşiriz. Öykü teknikleri açısında kendini de geliştirdiğini görüyorum. Küre (Nurgül ÇELEBİ); Kadın mı küre mi doğum yaptığı belli olmasa da kız olarak adlandırdığı şeyi betimlemeden direk ilahi dinleri inkar edip Ana Tanrıça kavramı üzerinde Tanrı'nın kadın olduğunu bilinçaltı mesajla okurlara sunuyor. Düşsel kurgu olarak adlandırdığım öyküde İslam dinindeki Hacerül Esved'ın Kibele'den geldiğini savunuyor. İnançlarıma ters düştüğü için öyküyü beğenmedim. Agape (Elif HAMAMCI); Öncelikle İslam dinine ters düşen bilimkurgu öyküsünde iki noktadan dolayı. Birincisi 2959 yılında geçtiği için kıyametten sonraki döneme denk gelmesidir. İkincisi arı kovanı öykünerek azalan insan ırkını belli bir yönetimin eline verilmesidir. Arı kovanı insanlığa ters düşüyor. Bir Kişilerin Ecesi olacak. Her yıl bir tane kişi onunla birlikte olacak. Doğan çocuklar birbirinin üvey kardeşi olduğu için kendi aralarında evlenemiyorlar. Bir de Grek kültürü üstün görüp Kişilerin Ecesi PanDora olacak. Leviathan, PanDora, Eros ve Agape kavramlarından dolayı kaleme şöyle bir öğüdüm olacak; madem bu kadar Grek kültürü üstün görüyorsan Grekya'ya yerleşip Grekçe bilimkurgu eserler yazarsınız. Bu öyküler, feminist spekülatif kurgunun derinliklerine bir yolculuk sunuyor. Gizemli lunaparkların ardında yatan zamansal paradokslar, teknolojinin insanlık üzerindeki etkisi ve bilinmeyenin keşfiyle dolu bu hikayeler, bize sadece bir gerçeklik sunmuyor; aynı zamanda alternatif dünyaların ve olasılıkların kapılarını aralıyor. Her bir öykü, kadınların ve toplumun geleceği üzerine düşünmemizi sağlayan bir ayna işlevi görüyor. Bu aynada, kendi kültürümüzün sınırlarını aşarak zaman ve mekanın ötesindeki bağları sorguluyor ve bizi birbirimizden ayıran şeyin aslında ne olduğunu keşfetmeye çalışıyoruz. Bu öykülerin her biri, bizi kendi iç dünyamızda bir yolculuğa çıkarıyor ve bize belki de en büyük düşmanımızın kendimiz olduğunu hatırlatıyor. Feminist spekülatif kurgu, bu şekilde sadece hayal gücümüzü değil aynı zamanda toplumsal cinsiyet rolleri ve eşitlik üzerine düşüncelerimizi de genişletiyor. Kısmen beğendiğim öykü seçkisini okuyup okumanızı size bırakıyorum.
Gezegenin Etrafındaki Kadınlar
Gezegenin Etrafındaki KadınlarKolektif · Kitap Cumhuriyeti · 20242 okunma
··
189 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.