Pythagorasçıların bir yandan sayıları her şeyin ilkeleri olarak kabul ederken, diğer yandan sayının kendisinin ilkeleri olarak sınırlı olanla sınırsız olanı kabul ettiklerini belirtmiş ve Pythagorasçıların sonunda evrende her tarafta sayıyı ve uyumu aradıklarını, uyumun ise zıtlıklardan meydana geldiğini savunduklarını ve uyumu meydana getiren on temel zıtlar listesinin başına sınır ve sınırsız olanı geçirdiklerini söylemiştik. Böylece Pythagorasçıların bu matematizmi ile Platon'un İdea-Sayılar kuramı arasında hangi benzerlikler ve farklılıklar olduğu açıkça görülmektedir: Platon'un İdea-Sayılar kuramı da sayıların şeylerin arkhesi, ilkesi olduğunu savunmaktadır. Ancak Platon onları şeylerin içkin veya maddi nedeni olarak görmemekte, onları duyusal şeylerden ayırmakta ve onların dışına ve üstüne yerleştirmektedir. Sonra Platoncu kuram, Pythagorasçılarda olmayan bir ayrımı, duyusal sayılar, matematiksel sayılar ve ideal sayılar ayrımını kabul etmektedir. Oysa Pythagorasçılar Aristoteles'in de işaret ettiği gibi hem sayıların şeylerin kendileri olduklarını savunmakta, hem de matematiğin nesnelerini İdealarda duyusal şeyler arasında "aracı" varlıklar olarak ortaya koymamaktadırlar.(Metafizik, 987 b 27-30). Diğer yandan yine Aristoteles'in işaret ettiği gibi Platon, Pythagorasçıların Bir olarak tasarladıkIarı sonsuzları veya sınırsız olanları yerine İki olan'ı, yani Büyük ve Küçük olan'ı geçirmekte ve İdea-Sayıları bunların Bir'den pay almalarıyla açıklamaktadır (987 b 25-27). Nihayet geometriyi aritmetiğin bir uygulaması olarak gören Pythagorasçıların noktayı 1 sayısına tekabül ettirmelerine karşılık, Zenon'un doğrunun sonsuza kadar bölünmesinin mümkün olduğunu gösteren akıl yürütmelerini göz önüne alan Platon, noktayı sıfıra tekabül ettirmenin ve böylece tam sayıları 1'den değil, sıfırdan başlatmanın gerekli olduğunu hissetmiştir (Taylor, 505).