Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İngilizler harbe girince bizim de harbe sürükleneceğimizi sezerek ilk fırsatta "Atsuta Maru" isimli bir Japon vapurunda güçlükle yer bulup memleket yoluna çıktım. Yakın şarka giden başka vapur yoktu. Atsuta Maru'da 1. mevki ücreti aldılar ve fakat bizi ambarlarda yatırdılar. Yatağım üç katlı ranzalardan birinde üçüncü katta idi. Vapurda 4 postada yemek veriyorlardı. Ben 2. postada idim. 4. posta Japon yolculara aitti. Japonlar millî yemekleri menülerini başında yerlerdi. Diğer yolcularla hemen hiç temas etmezlerdi. Güvertelerde şezlongları, kanepeleri bir halka yaparak toplanırlardı. Aralarında biri nöbetle başkanlık eder, İngilizce, Japonca bir kitaptan okunur, bahisler açılır, bu suretle şimdi bizde revaçta olan açık oturumlar yaparlardı. Bu milletin 2. Büyük Harp macerasına nasıl katıldıkları anlaşılamaz. Hiroşima ve Nagazaki atom bombası sonucu olmasaidi, yani 2. Harbe girmeselerdi, bu çalışkan, bilgili, disiplinli milletin kendilerine ve dünyada ne büyük imtiyazlı mevkileri olacaktı? "Atsuta Maru" beni Port Said'de bıraktı. Oradan Kahire'ye geçtim. İskenderiye'den İzmir için küçük bir Yunan vapuru buldum. Kaptanı İzmirli imiş. Bornova'da çiçek bahçesi olan babası, çiçek meraklısı babamın dostu çıktı. Kaptan bana iltifat etti. Yolculara kendimi Türk olarak tanıtmamamı tavsiye etti. Pire'ye uğradığımızda bir Fransızca gazete aldım. Gazetede Türkiye ve Türkler hakkında çok hasmane yazılar gördüm. Vapurumuz "Andrikos" Sakız adasına uğradı. Kaptanla karaya çıktık. Bir meyhanede şarap içtik. Meyhanede Rumlar karşı sahile yumruklarını sıkarak küfürler savuruyorlar, "Kato Turko" diye bağırıyorlardı. Vapurumuz İzmir'e yaklaşıyordu. Körfez ağzına, Yeni Kale'den evvel, mayınlar dökülmüştü. Sevgili Bayrağımızı taşıyan bir motorbot bordamıza yanaştı. Bu kılavuz motorbotta bahriyeli dostum Münir Kaptan beni görünce sevgi tezahürleri yaptı. O anda Sakız'daki meyhanenin kahramanlarından bir yolcuda şafak attı. Bu, İzmirli diş doktoru bir Rum'du. Dişçi az sonra ayaklarıma kapanarak tazarrua başladı. "Ben ettim, sen etme beyim," dedi ve "meyhanede ben de sizin gibi onlara bir şey yapamazdım" diyordu. Halbuki Sakız meyhanesinde tezahüratçıların, kudurmuşların elebaşısı bu İzmirli dişçi idi. Ben: "Üzülme, senden başka bir şey beklemiyordum, korkma Türk kin tutmaz" dedim ve yanından ayrıldım. İzmir'e çıktığımızda Rum dişçi karısını çocuklarını yanıma getirdi. Öpmek için ellerime sarıldılar. Ben sözümü tuttum, hadiseyi unutmuş oldum.
Sayfa 35 - Türk Tarih KurumuKitabı okudu
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.