Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

·
Puan vermedi
Asıl adı Ahmet. Nişantaşı’nda varlıklı bir ailenin oğlu olarak yaşıyor gösteriş, şan ve mevki düşkünü Efruz Bey. Okumayı sevmiyor. Gereksiz bir eylem onun için okumak. Okuyacak zamanı da yok zaten. O yüzden hep konuşup ders vermeyi tercih ediyor. Hem de hiç hazırlık yapmadan. Marifet okumadan söylemek çünkü. Bilinçsiz halk yığınlarını coşturup peşinden sürüklüyor böyle. Bilgi sahibi olmadığı konularda fikir sahibi olarak. Aslolan öyle görünmek zaten. Öyle olmak değil. Kendi cehaletine kör ve sağır olduğundan bilgiçlik taslamak en sevdiği şey. Hiçbir konuya tam anlamıyla vakıf olmadığı halde, her konuda görüş beyan etmek de öyle.   Konuşup ders vermediği zamanlarda ilme dalıyor güya. Okumaya. Niçin olacak? “Burada kalıp cehaletten patlayayım mı? Tahsile gidiyorum Avrupa’ya” diye hor görüyor çevresini ve memleketini.  Ne de olsa, birlikte çalıştığı devlet memurları iki cami arasında kalmış beynamazlar onun için. Oysa Avrupa’ya falan gittiği yok. Epi topu 2 ay evine kapanıp bir şeyler okuyor yalnızca. Sonrasında pedagoji ilmi hakkında ahkam kesmeye başlıyor ama. Maarifi kökten değiştirmekten söz ediyor. Tıpkı Pasteur’un tıbbı değiştirmesi gibi. Herkesin bildiği bazı kalıplaşmış şeylerin doğrusunu söyleyemediği halde, foyası ortaya çıkınca kelime oyunu yaparak palavracılığı ile üste çıkıyor ve Araplardan daha iyi Arapça biliyormuş gibi işin içinden sıyrılıyor kolayca olanca kurnazlığıyla. Adeta esersiz bir dahi, şiirsiz bir şair, ilimsiz bir alim o. Batılılaşmayı yanlış anlayan ve bu şekilde uygulayan aydınların her biri gibi ironik bir karakter. Kendine özgü olmayan, kendi gerçeklerinden uzak, ihtiyaçlarıyla bağdaşmayan tüm alafranga aydınları sembolize ediyor temelde. Zaman ve zemine göre harekete eden, önce asaletten söz ederken Kanun-i Esasi kabul edilince bir hürriyet kahramanına dönüşen, nabza göre şerbet veren günün adamı o kendine sözlüklerden bulduğu isimle ilerleyen, hürriyet kahramanı olma yolundaki sahtekarlığı ortaya çıkınca “Monşer, asalet olmazsa bu memleket batar” diyen Efruz Bey. Devrinin geleneklerine göre şekil değiştiriyor bukalemun gibi. Yaşayan değişir deyip duruyor durmadan. Günü gününe uymuyor. Belli bir inancı yok. Omurgası yok. Köklerinden kopmuş haliyle yarı aydın dahi diyemeyiz ilim falan tanımayan; mantık, usul gibi şeylerin birer terane olduğuna inanan; dahası Fransız filozof Hengri Bergson’un savunduğu gibi sezgiciliği savunan Efruz Bey’e.   Pertev Naili Boratav’ın ifadesiyle Ömer Seyfettin’in Don Kişot’u olarak kabul edilen Efruz Bey romanından söz ediyorum.  Efruz Bey’in şahsında Ömer Seyfettin’in bu tür kişileri hicvettiği eserinden.     Her devrin adamı olarak nitelenebilecek Efruz Beyler, her çağda başka kılıklarda yaşamaya devam ediyorlar mıdır acaba?
Efruz Bey
Efruz BeyÖmer Seyfettin · Ötüken Neşriyat · 20181,643 okunma
·
17 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.