"Sana bir sır vereyim mi?"
"Ne sırrı?"
"Doğumunla ilgili sırrı."
"Doğumumla ilgili hiçbir sır yok."
" Olmaz mı? Kimseye söylemeyeceğine yemin edersen söylerim ancak."
"Yemin ederim."
" Söylüyorum o zaman: Sen evlatlıksın. Bizim ailemizden değilsin. Seni bir tarlada, terk edilmiş halde çırılçıplak buldular."
Tila, "Hiç de bile," diyor.
"Annemle babam sana bunu ileride, büyüdüğünde söyleyecek. Bir bilsen nasıl da acımıştık sana, çırılçıplaktın, öylesine cılızdın ki."
Tila ağlamaya başlıyor. Onu kollarıma alıyorum.
"Ağlama. Öz kardeşim olsan ancak bu kadar sevebilirdim seni." "Yana kadar mı?" "Hemen hemen. Ne de olsa Yana benim öz kardeşim."
Tila düşüncelere dalıyor.
"Madem öyle, neden soyadım sizinkiyle aynı? Neden annem beni ikinizden daha fazla seviyor? Siz hep ceza alıyorsunuz, Yano'yla sen. Ben hiç almıyorum."
Ona açıklıyorum.
"Soyadımız aynı çünkü seni resmen evlat edindiler.
Annem sana bizden daha iyi davranıyor çünkü seni gerçek çocuklarından ayırmadığını göstermek istiyor."
"Onun gerçek çocuğuyum ben."
Tila avazı çıktığı kadar bağırıp eve doğru koşuyor.
"Anne! Anne!" Peşinden koşuyorum.
"Hiçbir şey söylemeyeceğine yemin etmiştin. Şaka yaptım."