Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

SAÇMALIK Kİ O ZAMAN BUNA
Bu ruhsuz ölümlü şehir, Yine bana zehir bugün. Ve akşamı zor getirecek bir yaşlı ruh, Sanki gencecik hâlimin göz altlarında mahsur. Beni tüketen ve üzerime bir leş hava, Bu ruhsuz ölümlü şehir ne zaman ölecek acaba? Çok konuşanlar boşa dolduramıyorlar, Hep konuşması gerekenler susuyorlar. Ve bugünde biraz daha beynim uyuşuyor, Ve hep aynı tantanalar, martılarda bezdi. Benim bu aklımda saçma sapan düşünceler, Her zaman her yere doluşmasın diye hep bu çaba. Gereksiz insanlarla baş başa, Ama çok ağırda sürüyor zaman. Birazdan ve her zaman ki gibi, Gereksiz insanlar doluşacak şuraya. Bir yandan seçim otobüsleri, Bir yandan ambulans sirenleri. Bir baş şişirme operasyonu ile baş başa, Bir sıkılmak tutacak belki bir avuç insanlar arasında. Oralarda annemle yaşıt bir kadın, Bağırarak, koşarak, telaşlı kıyametler koparacak. İşte bu sefil bir İstanbul ya, Oralarda erkekler kavgaya tutuşacak. Beynim zıplıyor ve isyanım büyüyor, Ağzıma defaatle küfürler vuruyor. Zor bela konuşanlar nezdinde, Can sıkılıyor ve ruh yoruluyor. Bir güzel insan görsek ya işte, Ama ucundan değil hep ömürce. Klasik ve saçma bir şarkı popüler oluyor, Herkesin ruhu biraz daha ölüyor. Bir metrobüs geçiyor yol üzerinden yaşlı amcalar gibi, Herkes doluşuyor içine küfürlerle dostane. Gün akşam olana kadar beynimde binlerce hurafe, Anonslar biniyor binmekteler de üzerime. Bir ruhsuz torba sanki her sokak, Caddeler de üç harflilere hava atan motor sesleri. Gündüzü de gecesi de hep böyle, Rüyası karmaşık, hayatı yavan sersemler içinde. Biraz da kendimi tımarhane de hissediyorum, Geceler olana kadar sıfır bakiye ile. Bu kadar saçmalığın başından sabah dokuz oluyor, Dokuz binlerce kez oluyor ve ruh sıkıyor. Oradan garipçe bir adam geliyor, Ayaklarına ölü ruhu dolanmış yürüyemiyor. Ama ki havası bir paşa da yok, Ama ki ne düşündüğü kendine ağır geliyor. İnsanların yüzlerine baksam, Her gün bir cenaze ziyareti. Güneşe baksam oda pislendi, Üzerime hep bir pis koku siner incesinden incesine. İnsanların insancık kadar zayıf kalan hayatı, İnsanların zamanına zarar oluyorlar hep. Bir sersemlik hafiften bir afyon gibi işlese içime, Bir baş ağrısı tutacak peşinden tek yegâne. Tutuşmuş karmaşa içine, Tövbeler tükendi hep yetersiz kaldı. Bir saçmalık olmalıydı bağlaçlar, zamirler kurtarmadı, Şimdi birazdan doluşur o kadar ruhsuz safsata. Beni bezdiren şey neydi diye düşündüm, Küfürleri ağzımda bir güzel pişiren. Beni derbeder eden yorgunluk neydi böye, Otobüslerde ölüden daha beter eden. Ve ben hiç bu kadar günleri saymazdım, Saya saya içimde patladım. Ve lafımın ve sakinliğimin üzerine geliyor, Şuradaki sersefil bağırışlar. Benden de yaşça büyükler, Ama benden akılca küçükler. Bu şehrin girişinde bir uyarı var benim göremediğim, Sakın aklını, onurunu kullanma ha! Bu şehir dışında niyeyse her şey, Çok güzeldir sebepsiz yere. Bu şehrin sessizliği bile zehir zemberekken, Hiç mutlu olmaz insan kendi içinde. Şuradan sözde vatansever bir otobüste, Çalıntı bir müzik gelip geçer sonra yerinden. Boş insanlardan kaçmalıydım, Ama her yer açık ve sakıncalıydı. İnsanları görmemeliydim, Aksi beni deli ederdi. Aklı az ve kıt çalışanlar içinde, Güzel bir imtihandı yaşamak. Birazdan daha da birazdan dolacak bomboş insanlar, Beni hayatımdan soğutmaya. Bir vicdansız gibi bakacağım suratlara, Bağırma sempatizanlığı ve tutarsızlıklar yan yana. Temiz bir ruh yok yağmurların altında, Ve hep gökyüzünde arandığım. İşte bu boşa kayıp hep içlerinde, İnsanlar kendi âlemlerinde. Herkes birinden bir şeyler aranırken, Saçmalık işte sirenlerle başladı bismillah. Saat kaç olurdu bilemem, Motor sesleri de bir marş olmalı bu şehrin avazına. AYKUT BARIŞ ÇELİK
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.