Yazım stilinden, anlatım tarzına kadar oldukça farklı, sarsıcı bir distopik eser; körlük metaforu üzerinden yapılmış sağlam bir toplum eleştirisi.
Her detayında ayrı bir anlam barındırıyor, karakterlerinin hiçbirinin adı yok mesela, sadece tanımları var. Kimse görmüyorsa insan ne kadar insan kalabilir sorusunu, okuyucuyu rahatsız eden sahnelerle düşünmemizi sağlıyor yazar.
İnsanlığın böyle bir noktaya gelebilmesinin aslında ne kadar kolay olduğu gerçeğini de ürkütücü bir biçimde ortaya koyuyor.
Bu eser bana Bertolt Brecht'in şu cümlelerini hatırlattı:
"İster şöyle düşün, istersen böyle:
Önce ekmek gelir, sonra ahlâk."