Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İslâmcıların siyasî görüşleri ve rejim arayışları ile Abdülhamit'in siyaset etme biçimi ve ayakta tutmak istediği siyasî gelenekler büyük ölçüde çatışıyordu. İslâmcılar İttihatçılar gibi devletin ve dinin bekası için hemen meşrutiyet ve hürriyet istiyorlardı, Sultan ise zamana yaymak istediği meşrutî idare içinde hilafet-saltanat sistemini tahkim etmenin peşindeydi. Fetvada yer alan ve esas itibariyle ulema için kullanılan "erbâb-ı hall ü akd"in yanına "evliyâ-yı umûr"un dahil edilmesi bile bu zevatın kendi statüleri dahil birçok şeyi artık farklı yorumladıklarını gösteriyor. Şunu da ilâve edelim: Aslında modernleşmeden/ıslahattan yana bir padişah olarak Sultan Abdülhamit'le İslâmcılar veya yeni Müslüman aydınların siyasî görüşleri ve Batılılaşma meseleleri konusunda büyük bir farklılık ve mesafe de yoktur. İki defa meşrutiyet ilân etmiş, maarifte mekteplerden (modern okullardan) yana en büyük islahatı yapmış, medrese ve tekkeleri kendi yağlarında kavrulmaya bırakmış, sarayda modern bir hayat yaşayan, tiyatro ve Batı müziğinden hoşlanan dindar bir halife- padişahtan bahsediyoruz. Esas mesele ve mesafe siyasî modernleşmenin zamanlamasıyla alakalıdır; sultan bunu zamana yaymayı düşünürken İslâmcıların da dahil olduğu aydınlar ve İttihatçılar "hemen hürriyet" diyorlardı ve bu olmadan kurtuluşun gelmeyeceğine, diğer islahatların gerçek fonksiyonlarını icra edemeyeceğine kani idiler. b) İttihat ve Terakki hareketi rejim değişikliği ve siyasî modernleşmeden yana büyük bir koalisyondu ve koalisyonun içinde İslâmcı aydınlar yanında ulema ve meşayih de vardı. Hem de ne yaptıklarını, kiminle iş tuttuklarını bilerek vardı. Bunu görmek için Akif'in öncülüğünde yayınlanan Sırat-ı Müstakim-Sebilürreşad koleksiyonuna, Mustafa Sabri Efendi'nin riyasetinde çıkan Beyanu'l-Hakk'ın ilk sayılarına, Bediuzzaman'ın Münazarat'ına, tarikat çevrelerinin çıkardığı Tasavvuf mecmuasına, İskilipli Âtıf Efendi'nin "Medeniyet-i Şer'iye Terakkiyat-i Diniye" tefrikasına göz gezdirmek yeterlidir. (İttihatçılığı bugün Türkiye'de hakim olan dar anlayışla anlamak ve sadece bu çerçevede tahlil etmek herhalde yakın dönem Türk siyaset ve düşünce tarihini anlamamak mânasına gelecektir). İslâmcıların koalisyondaki etkin yeri, biraz da Birinci Cihan Harbi ve Milli Mücadele'nin şartları dolayısıyla büyük ölçüde 1923 yılına, Birinci Meclis'in feshine kadar devam etmiştir. d) İttihatçıların iğvasına kapılarak yahut basiretleri bağlandığı için (!) Sultan Abdülhamit'e karşı çıkan İslâmcıların ve başkalarının sonradan pişman oldukları ve fikir değiştirdikleri yolunda milliyetçi-muhafazakâr çevrelerde yaygın ve kuvvetli bir kanaat vardır. Bu da bir kurgudan veya karşılığı olmayan safiyane bir temenniden ibarettir. Yukarda isimleri zikredilen kişiler başta olmak üzere kimsenin "itiraf-ı zünûb" ederek böyle bir pişmanlık beyanında bulunduğu yoktur.
Sayfa 340Kitabı okudu
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.