Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

(Atatürk)1925'te diyordu ki: "Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı zihniyetiyle medeni olduğunu isbat ve izhâr etmek mecburiyetindedir... Âli hayatiyle, yaşayış tarziyle medeni olduğunu göstermek mecburiyetindedir.” 1927'de de, “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asri ve bütün mâna ve eşkâliyle medeni bir heyet-i içtimaiye haline isâl etmektir. İnkılâbımızın umde-i asliyesi budur", "Beş-altı sene içinde kendimizi kurtarmışsak bu, zihniyetimizdeki tebeddüldendir. Artık duramayız. Behemehal ileri gideceğiz" demektedir. ... 1924 yılı Şubat ayında dedi ki: 'Medeniyete girmek arzu edip de Garb'a teveccüh etmemiş devlet hangisidir?' Şüphesiz modernleşme, zaruri olarak Batılılaşma değildir. Bugün birçok milletler, mesela Araplar modernleşmek istediklerini, fakat Batılılaşmak istemediklerini ilan etmektedirler. Bu fikirde olanlar Batı kültürünün mayasında tarihi Hristiyan kültürünü bulurlar ve ondan insani ve akli olan ilmi ve teknolojiyi ayırt etmek isterler. Ziya Paşa daha 1869'da “Avrupalıya taklit ile ileri gitmek dâiyesinde bulunduğumuz halde Avrupa'da câri olan riâyet-i kanun ve icrây-ı ahkâm-ı mükâfat ve mücâzât ve terakki-i sanayi ve tevsi-i ticaret ve temin-i hukuk ve usûl-i meşveret-i milliye gibi esbâb-ı terakkiden hiçbirini taklit etmeyip fakat tiyatro yapmak, baloya gitmek, zevcesini kıskanmamak, tahâretsiz gezmek misillû şeylerde tatbik-i harekete çalıştığımızı” ve ahlak-ı milliyeyi bozduğumuzu yazıyordu. İşte bugün Müslüman memleketlerinin bazılarında aynı düşünceyi görmekteyiz. Şu halde Batı medeniyeti gerçekte nedir? Kültür ve medeniyet bahsinde olduğu gibi bu meselede de ancak bir yorumlama söz konusu olabilir. Batı medeniyetini yorumlayanların bazıları onu, evvela topyekûn Batı'ya özgü tarihî gelişmelerin doğurduğu içtimai bir kompleks şeklinde görürler. Buna karşı başkaları, modern Avrupa'nın doğuşunda muayyen bir unsurun ağırlık noktası teşkil ettiğine inanırlar. Jacob Burckhardt'tan gelen bir akıma göre, modern Avrupa Rönesans ve Reform'dan doğmuştur. Bu hareketler, insanın geleneklere isyanı, ferdin düşünme, tapma ve yaratma çabalarında otoritelerden azade serbest gelişme iradesini temsil eden klasik kültürde bu ihtiyacına bir destek ve örnek bulmuştur. Böylece, yeni bir çağ, yeni bir Avrupa doğmuştur. Kadim Yunan klasik kültürünü hareket noktası olarak alan ferdiyetin galebesi modern Avrupa kültürünün kaynağı ve temelidirler. Burada hemen ilave edelim ki, bu yorum tarzı Türkiye'de de revaç bulmuştur. Modernleşme, bir Türk hümanizminin doğuşuna bağlanmıştır. Bu akıma bağlı olarak bazıları, rasyonel zihniyeti Batı medeniyetinin temel prensibi olarak belirtirler ve derler ki, Batı kültürünü Doğu kültürlerinden ayıran başlıca özellik, Batılı insanın eski Yunan gibi insana ve kâinata objektif bir gözle bakabilmesindedir. Olayları objektif bir şekilde müşahede ile rasyonel bir sisteme bağlama kabiliyetidir. Modern insan, devlet hayatından özel yaşayış tarzına kadar her şeyi rasyonel bir şekilde düzenlemeye çalışır. Buna karşı Doğulu her şeyi mistik, ilahi bir sebebe bağlar. Onun gözünde Tanrı ile her hadise arasında doğrudan doğruya bir ilişki vardır. Bu sebepten Doğulu hadiseleri kontrol iradesini kendinde görmez. Hâlbuki Batılı insan tabii ve sosyal çevresini kontrol gücünü kendinde görür. Onun içindir ki, Batılı, Doğulu ile temasında onun davranışlarını irrasyonel, fatalist olarak vasıflandırır. Atatürk'e gözlerimizi çevirelim. O, diyor ki: "Dünyada her şey için, maddiyat için, maneviyat için muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde bir mürşid aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir." "Memleketler muhteliftir, fakat medeniyet birdir ve bir milletin terakkisi için de bu yegâne medeniyete iştirak etmesi lazımdır. " Atatürk'e göre her hareketimize ilim zihniyeti, kültüre şekil veren temel prensip ve bir hayat görüşü olarak hâkim olmalıdır. Batı medeniyeti, bu insani-üniversal prensibin sonucu olduğu için birdir. Bunun içindir ki o, devlet ve toplum hayatında, dünyevi yaşayışımızda, mistik ve ilahi temele dayanan her türlü kurumun hâkimiyetine son vermedikçe modernleşmenin mümkün olmadığına inanıyordu.
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.