Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Atatürk inanıyordu ki, modern millet kavramı bugün cihanşümul medeniyetin temel taşıdır ve insanlık cihanşümul bir medeniyete sahip milletlerin ahenkli bir topluluğu olmaya doğru gitmektedir. Atatürk bu yüksek insanlık idealini tam bir açıklıkla ifade etmiştir: “Beşeriyetin hepsini bir vücut ve bir milleti, bunun bir uzvu addetmek icabeder." "İçinde bulunduğumuz aile-i medeniyette layık olduğumuz, mevkii bulacak ve onu muhafaza ve i'lâ edeceğiz.” Batı medeniyeti, yalnız beş kıtada coğrafi bakımdan en yaygın, en dinamik bir medeniyet olarak değil, mahiyeti bakımından da cihanşümuldür. Çünkü, Batı medeniyeti insanı, belli bir kültürün, milletin veya dinin mensubu olarak değil, soyut değerleri ile ele alan bir düzen geliştirebilmiştir. Ferde, akla ve tabiata dayanan bu yenidünya görüşü öyle soyut bir çerçeve meydana getirmiştir ki, her millet bu çerçevede millî şahsiyetini zedelemeden, her fert dinî ve hissi hayatına halel gelmeden yerini alabilmektedir. Bu medeniyetin özü, ferdin ve aklın hürriyetini garanti eden içtimai ve siyasi bir düzen yaratmaktır. Bu düzen, insanlara en geniş gelişme ve tatmin imkânları bağışlar, insanın kendi geleceğine hâkimiyetini ve etrafını çeviren her türlü kuvvete karşı bağımsızlığını ifade eder. Bu ülkülerin daima galebe çalmasına hayret etmemeli; zira onlar insan tabiatının, aklın, insani şuurun icaplarıdır. Atatürk, kendi devrinde bu ülkülerden ayrılan türlü kuvvetli cereyanlar arasında bir an dahi şaşmadı. Mesela hilafet teklifini derhal reddetti. Bu, ancak onun derin tarih şuuru sayesinde mümkün olmuştur. Çünkü o, Batı medeniyetinin cihanşümul vasfını derinden anlayacak, milletinin bir asırdır bu yol üzerinde yürüdüğünü, kurtuluşun ve yüksek milli hayatın ancak bu yolda tecelli edeceğini görecek kudretteydi. Fransız Medeni Kanunu'nun kabulü için bizde bir asır önce teşebbüsler yapıldığını ve bir Anayasa'nın yarım asır önce ilan edildiğini unutamazdı. Bir kelime ile çağdaş medeniyetin cihanşümul prensiplerine dayanan öz bir milli hayat... İşte Atatürk'ün Türk tarihini yönelttiği tarihî gaye... 500 yıl önce Türkler iki kültürün sınırı üzerinde büyük bir imparatorluk kurdular ve benimsedikleri kültürü bütün bir âleme karşı muzafferane yükselttiler. XVI. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'na gelmiş seyyahların eserlerinde, kendine güvenen, yaratıcı, bağımsız ve üstün bir kültür çevresine girmiş kimselerin hayranlığını sezmemek kabil değildir. Osmanlı Devleti bir sınır devletiydi. Atatürk ise yeni Türkiye'yi milliyet ve Batı medeniyetinin sınır kalesi yapmıştır. Çarpışan iki dünya görüşü arasında tarih bize millî hâkimiyeti ve Batı medeniyetini, varlık ve bekamızın şartı olarak gösterdi. Atatürk'ün ölmezliğe erişmesinden beri, Türk'e yüklenen bu vazife ve sorumluluk, bütün insanlığın geleceğini tayin edebilecek bir önem kazanmış bulunuyor. Bütün dünya Türk kalesinin sağlamlığı nispetinde rahat nefes alıyor. Türk, arzı yerinden oynatan tahrip oyuncaklarını sallayanlar karşısında gözünü kırpmadan ayakta duruyor. Çünkü hakka, en sonunda üstün gelecek hakka dayandığını biliyor. Atatürk inkılabı, bugün artık yalnız Türklüğün değil, hür dünyanın idealidir. Onun kurduğu millî devlet, uyanan milletlere bir ilham ve kuvvet kaynağı olmaktadır. Atatürk, bugün yalnız kendi milletinin değil, cihan tarihinin de yapıcı kuvvetlerinden biri haline gelmiştir. Bizi yıkmak isteyenler bizim kuvvet temellerimizin ne olduğunu iyi bilirler ve önce bunları yıpratmaya, Türk tarihine ve Türklüğe karşı eski iftiraları yeni şekiller altında hortlatmaya çalışırlar. Bugün dünyanın hür olmayan kısmında ve peyklerinde Türk tarihi aleyhine sistematik bir iftira kampanyası açılmıştır. Oralarda eski Türk devletleri, yalnız yağma etmek ve esir almak için kurulmuş gayesiz teşekküller şeklinde tanıtılmakta, yahut en fazla, reâyâ kitlelerinin istismarı üzerine kurulmuş feodal teşkilatlar olarak tasvir olunmaktadır. Türk tarihinin, tahrif edilmiş bu yeni şekli, dünyanın büyük bir kısmında, alabildiğine yayılmakta; hatta yurdumuzda propaganda edilmeye çalışılmaktadır. Bitaraf bir yazarın, Dubrovski'nin fikrince, demir perde gerisi memleketlerde "bu resmî ve çok tarafgir komplo, halk kitlelerini Türkiye'ye karşı durmak ve ısrarla psikolojik tecavüze hazırlamaktadır”. Bunu önlemek tamamıyla elimizde değildir. Çünkü serbest ilim oralarda revaçta değildir. Fakat asıl acı olanı, Türk tarihinin bu tahrif edilmiş şekli Batı dünyasında da sinsice yayılmaktadır. Mesela Batı üniversitelerinde son zamanlarda çok tutunmuş bir medeniyet tarihinde, Rusya'nın idaresi altına geçirdiği Türk kavimleri, Kızılderili iptidailere kıyas edilmekte ve Rusların bunlara medeniyet götürdüğü iddia edilmektedir. Öbür taraftan aşırı milliyetçi Arap müellifleri tarafından, Türklerin İslam çerçevesinde oynadığı büyük rol de tamamıyla menfi bir şekilde gösterilmekte ve Arap hâkimiyetinin son bulduğu devirden sonraki İslam tarihi, karanlık bir devir olarak tanıtılmaktadır. Balkan tarihçileri aynı yoldadır. Birkaç dilde yayınladığı kalın kitabında, Fâtih Sultan Mehmet'i yağma ve tahripten başka bir şey düşünmeyen bir sadist olarak teşhire kalkışan bir Batılı yazarı (Franz Babinger), başka bir Batılı yazar meth ile göklere çıkarmaktadır. Daha acısı, bugün mektep kitaplarımızda bazen kendimiz, Osmanlıların Akdeniz ticaret yollarını kapamaları neticesi olarak Baltıkların okyanus deniz yollarını aramak mecburiyetinde kaldıkları veya Osmanlı İmparatorluğu maliyesinin başlıca ganimete, yani yağma malına dayandığını yazacak kadar kayıtsızlık içindeyiz. Atatürk, tarihimizi savunma ve korumayı en hayati bir millî dava saymıştı. Kültür alanındaki bu mücadele ehemmiyetini bugün de kaybetmemiştir. Tarihin bir propaganda vasıtası olarak kullanılmasında güdülen sinsi maksat, bizim için gizli değildir. Onlar bunun Türklüğün tarihî ve medeni rolünü inkâr ve milletler topluluğundaki itibarını yok etmek isterler. Yahut kitleleri, Türklük aleyhine her türlü haksızlığı işlemeye hazır mutaassip mütecavizler haline sokmaya çalışırlar. Eskiden yaptıkları gibi Türk'ü, Batı medeniyetine düşman, milletlere kasteden bir unsur gibi göstermeye yeltenirler.
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.