Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Osmanlı İstanbul'undan Bir Mahalle Anlatımı
Tonbalak Ahmed ile Arap İsmail karşılaşmazsalar, mahallede kavga çıktığı söylenemezdi. Tonbalak Ahmed, başında püskülsüz fesiyle, fesinin ibiğine taktığı sarmısak ve nazar boncuğuyla, doğma büyüme semtin meczubuydu. Arap İsmail ise, hariciydi, ablası Arap Zehra Hanım'ın Halıcılar'daki viranesinden sabahın köründe çıkıp, boğuk sesiyle maniler ve gazeller okuyarak Kâtip Muslihiddin'e kadar gelir, çardaklı çeşmenin orada Tonbalak Ahmed ile kavgaya tutuşup, birbirlerinin kafalarını yararlardı. Bir de siyah yeldirmesiyle Guguk Zehra vardı; mahallenin çocukları peşine takılıp “Guguk!” diye bağırınca, zavallı kadın kendisini yere atar, toz toprak içinde tepinip, üstünü başını parçalardı. İkindinin okunup müezzinin minareden inmesiyle birlikte sıbyan mektepleri ve rüştiyeler de dağılır, azat olan çocuklar ellerinde birer dilim yağlı ekmekle hemen sokağa fırlarlardı. Mevsim baharsa ve Guguk Zehra görünmemişse, kızlar kaydırak oyununu, oğlanlarsa uçurtmayı tercih ederlerdi. Yaşça küçük olanlar gazete kâğıdından yaptıkları şeytan uçurtmasını yorgan tiresiyle, biraz daha büyükleriyse altı köşelisini veya çemberlisini otuz kulaç iplikle uçurturlardı. Taşkasap'ın aksine, Sinekli Bakkal'ın bir sokağının çocuklarının diğer bir sokağının çocuklarına ceplerine doldurdukları taşlarla "Salâ, salâ!" diye taarruz ettikleri görülmüş şey değildi. Asıl şenlik, oğlanların, Mart dokuzu çıktığında, gaz tenekeleriyle tulumbacılık oynamalarındaydı. Sinekli Bakkal'da tulumbacılığa müsait büyük yangın yerleri yoktu ama oğlanlar Çardaklı Kahve'nin altındaki arsada toplanıp hemen takımlara ayrılırlar, içlerinden birinin "Karada aslan, deryada kaplan, var mı bize yan bakan!” narasıyla da oyun başlardı.
Sayfa 46 - Ötüken Neşriyat
·
157 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.