Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yazmaya başlamadan önceki çağlarımda, bizlerin bir zamanın, bir kültürün mirasçıları olduğumuz gibi, hiç de üzgün sayılmayan bir fikre inandığımı belirtmeliyim. Eskiden kullandığım bir teşbihe tekrar başvurursam, insanlığı bir denizmiş gibi görürüm. Bir an için bir kumsalda olduğumuzu hayal edelim: Deniz karşımızda, kıyıya peş peşe vuran dalgalar halinde bize yaklaşmakta. Ancak bu ilerleyen dalgalar -ki arkalarında deniz olmasa hareket edemezler- uçlarında, vuracakları kumsala doğru yol alan bir kopuk kahkülü taşıyorlar. Bence, denizle alakalı mecazı devam ettirecek olursak, bu dalganın taşıdığı köpük bizleriz, dalgayı ittiren deniz ise zaman, geçmişte kalan zaman, bizi taşıyan ve ileri doğru ittiren yaşanmış zaman. Uzayla deniz arasında ışık ve renkten müteşekkil bir tanrısallığa kavuşmuş olan biz insanlar, bu ışıltılı, kısa ömürlü, aniden parlayıp sönüveren beyaz köpüğün içinde, art arda gelen nesiller halinde, zaman denen tarafından taşınmaktayız. Peki ya tarih bunun neresinde? Kuşkusuz tarihi dert ediyorum, ama asıl derdimin geçmiş olduğunu söylemek daha doğru olur, özellikle de kumsala vuran dalganın kaderi, zaman denen deniz tarafından ne kadar ittirse de hep zamana dönen, dönerken de bir partitürü, tabloyu, kitabı ya da devrimi beraberinde getiren insanlık. İşte bu yüzden yaşamdan konuşmayı edebiyattan konuşmaya tercih ediyorum, elbette edebiyatın yaşamın içinde olduğunu ve edebiyatı yaşama dönüştürme arzumızın daima baki kalacağını da unutmamak gerek. Ama
Sayfa 26 - Kırmızı Kedi Yayınevi
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.