O, Leyla ile Mecnun ya da Hüsrev ile Şirin mesnevilerinin kenarlarına nakşedilmiş kara saçlı, kara gözlü âşık olunacak kadınlara hiç benzemiyordu. Fakat sonsuz denizlerin ardında henüz keşfedilmemiş âlemlerin ışığı gibiydi. Kendini bu efsunlu manzaraya kaptırdıkça göğsünün altında kaynayan dağların patlayacağından korktu.