Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bütün bu sebeplerle Osmanlıların son dönemlerinden itibaren başlayan dile (yani bilmeye, bilgiye ve düşünceye) müdahalelerden, sadeleştirme arayışlarından veya imlâya dair tartışma ve çalışmalardan bağımsız olarak ele alınamayacak Harf Devrimi sıradan bir şekil ve araç değiştirme veya okumayı kolaylaştırma çerçevesinde konuşulup tartışılabilecek sade bir mesele değil. O gün de değildi bugün de değil. Hele okuma yazma oranını artırma edebiyatıyla hiç alakası yok.... Burada bir tasavvur dünyasının, bir bilme ve anlama biçiminin, bir semboller manzumesinin ve farklı bir kültürün-"medeniyet”in tasfiyesi, buna paralel olarak bir başka dünyanın kültürel kodlarının etkisi veya tahakkümü altına girme ameliyesi var. Açık söylemek lazım, bu doğrudan dinle, İslâmiyetle, İslâmın paranteze alınmasıyla alakalı mühim bir mesele ve yüksek maliyetleri bugüne, Türkiye'nin bugününe de intikal eden bir tasarruftur aynı zamanda. Evleviyetle böyledir... Ayrıca siyasî-kültürel bir problem olarak yeni Türkiye'nin 1923 sonrasında bu ve benzeri kararları ne kadar kendi hür iradesiyle verdiği, ne kadarını konjonktürel olarak vermek zorunda kaldığı da en azından tartışma konusudur. Aynı yıllarda hem Bakü'da hem de Kazan'da benzer kararların alındığını, alfabe değişikliklerine gidildiğini, hatta tahsilli kişilere yeni alfabeyi öğreten millet mektepleri için bizdekilerle aynı/onlara çok benzer tabloların, fotoğraf karelerinin ortaya çıktığını, bu coğrafyalardaki yeni alfabe levhalarının, neredeyse aynı merkezden çıkmış gibi bir karakterde olduğunu hatırlatmak acaba bu bahiste bir fikir verir, bir şüphe doğurur mu? Halbuki XIX. yüzyılın son çeyreğinden itibaren yarım asırdan fazla bir zaman Anadolu, Rumeli, Adalar, Kırım, Kafkasya, İran Azerbaycanı, Kazan, Taşkent ve Kahire dahil birçok Arap bölgesinin Türkçesini, alfabe ve matbuat imlâsını birbirine yakınlaştırmak ve bunun üzerinden haberleşmeyi, dayanışmayı güçlendirmek, seyahatlar yoluyla tanışma ve ticareti artırmak, dini-devleti-milleti kurtarmak, yeni bir İslâm dünyası ve paralel olarak yeni bir Müslüman Türk coğrafyası inşa etmek için ne kadar emek verilmişti! Belli bir başarı da sağlanmıştı bu politikalar ve gayretlerle... Türkiye bunun neticelerini ve ürünlerini Milli Mücadele sırasında bile bu bölgelerden aldığı fiilî yardımlarla, maddî-mânevî desteklerle görmüştü.
Sayfa 529Kitabı okudu
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.