Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sonsuza Dek Sophie
Gözleriniz madam gözlerinize bakıyorum da sanki bir yangın yeri yüzünüz talan edilmiş bir imparatorluktan kalmış gibi, bir şair oturmuş o iki kaşın arasına, tüten dumana ve akan kana bakmaksızın aldırmaksızın, patlayan bombalara şiir söylüyor gibi aslında aşktır en çetin meydan muharebesi siz koşuştururken lise bahçelerinde dilinizde goethe’den yarım yamalak ezberlenmiş iki dize ve deri ceketinize yaslanmış yürürken yağmurda, bir şairdim ben kalbimi büyüten dumanlı odalarda benim kalbim dumanlı odalarda büyüdü madam. yalan yok! yalan asla olmayacak çünkü aşkı üstünüze serpiştirip kaçan o yağmur bir gün sizi de ıslatacak bir gün sizde hüzünle bakacaksınız kalbimin içine orada yenilenmiş bir şarklıyı göreceksiniz biz şarklılar, yani Allah’a inananlar, oruç tutanlar ve asla konuşamayacakları kızlara aşklananlar hep yenildik! farklı mağlubiyetlerden kuruldu bizim tarihimiz diyorum ki vaktiniz varsa bu akşam…. bizim yüzümüz kızarır madam söyleyemeyiz biz uzaktan sevmelerde birinciyiz. genç kızlara başlarımızı çevirip bir bakamayız bir bakarsak usulca elimizden kayar ve parçalanır kristal gençliğimiz biz kristal gençleriz madam kolayca tuz buz oluruz -eve gitsem daha iyi iyide benim o darmadağın halimi bırakıp nereye, her gece saatlerce alıştırma yapıp da bir tek sevda sözcüğü fısıldayamamanın sıkıntısı aşksızlıktan solan bu cismi terk edip nereye gidiyorsun madam ? merdivenlerden peşinizden koşup da isminizi haykırmamayı size bakarken derinde bir acıyla kıvrandığımı fark etmeden nereye … bir gün yağmur yağsa sırılsıklam o yağmurda ıslanacak ve elinde sımsıkı tutuğu bir karanfille gözyaşları,saçlarından sızan yağmurla karışacak onun kapısının önünde duracaktı onun kapısının önünde duracak ve asla zile basmayacaktı o kapının önünde saatlerce ağlayacaktı o sırada fonda ”senin mavi gözlerinde” çalacaktı sophie, sophie… heyhat sophie gidiyordu mağrur bir prenses gibi şairin kalbinden sürgün edilmişti. sanki hilafet ilga ediliyordu. saltanat sefalete mahkum edilmişti. tarih yeniden yazılıyordu. sen benim sürgünümsün sophie. benim ülkem dağlık ve karanlıktır dağların arasından bana bir yol vardır o yolu yürümek zordur… sanki bir nüfus sayım günü sokaklar boşaltılmış pardesülü bir adam sırtında ağaçe vermiş geniş bir dağın kenarında mızıka üflüyor zaman zaman gözleriniz bir noktaya dikiliyor uzak bir noktaya sabitlenerek kendisine bir soru soruyor cevabını bulmak için uzun uzun düşünüyor ve ışıldayarak cevabını mırıldanıyor bir gün oda güzlerinizdeki bu ışıltıyı keşfederde ve elini kalbine deydirdiğinde içinde cereyan eden o yoksun aşkını tanımlar o şarklıyı keşfederse yazacağı ilk şiire adını verecek sonsuza dek Sophie.
Kemal Sayar
Kemal Sayar
·
36 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.