Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Ben ve elimdeki plastik torbalarım, bu dünyanın içinde, kendi halimizde duruyorduk. Kendimizin ve bu dünyada olduğumuzun hiç mi hiç farkında değildik ki, birden asansörün kapısı açıldı. Hani olur ya, kendi kendinizeydiniz, asansörün içindeydiniz, birden kapı açılınca şaşırdınız. Güzel bir kadın. Güzel bir kadın mı? Bundan bile emin değilsiniz. Gövdesini yandan bir an, yüzünü de hayal gibi, tam seçemeden gördünüz ya da göremediniz. Hayat ve asansör tecrübesiyle biliyorsunuz: Güzel bir kadın değil belki de. Yalnızca öyle hayal ettiniz. Asansör parfüm koktu. Siz kendi hayatınızı düşündünüz. Ceketim çarpık mı, gömleğim buruşuk, saçlarım, torbalarım, tıraşım, duruşum, her şey yerli yerinde ve tamam mı? Kaçıncı kat? Kadının yüzüne değil, kat düğmelerine bakarak cevap verdiniz. Başka bir âlemden çıkıp gelen eli, önce sizin düğmenize bastı. Herkesin kendi elleri var. Uzun ve bakımlı tırnakları, kendi hayatı var herkesin. O hayatın içinden size bakar ve sizin hakkınızda düşünürler. Bir adam. Bir yabancı. Ama artık bir “adam” olmaya alıştım da. Asansördeki bu yadırgatıcı sessizliği yadırgamıyorum. Lise ve üniversite yıllarımdaki gibi, asansördeki kişiyi birden öpsem ya da öldürsem, demiyorum. Dünyanın ve asansörün kurallarına ve yolculuğuna alçakgönüllülükle boyun eğiyorum. Tek tek katlar, hepsi birbirine benzeyen kapılar ve hayatlar. Birden aklıma geldi. Demin nasıl da düşünememiştim. Saatime bakmalıyım, kolumu kaldırdım, bileğimi zarifçe ve sertçe büktüm. Saatim Rolex, ama fark etmez. Ben çok güzel, aman saat kaçmış, ben çok meşgul bir adamım, gibi yaparım. Buyrun işte, bakın: Saat kaç olmuş bakayım, ben çok meşgul bir adamım! Ya! Affedersiniz güzel hanımefendi, şimdi sizi hiç düşünmüyorum ve daldım gittim çok büyük dünya işlerine ve hayatın anlamı ne, gibi büyük sorunlara. Saate bakıyorum, anlıyorsunuz değil mi, acaba büyük işlere vaktinde yetişebiliyor muyum diye. Belki şu an telefonum çalıyordur ve arayan başbakandır. Belki çok özel bir çiftliğim ve atlarım olduğunu anladınız. Belki serüvenlerle dolu trajik bir hayat yaşadığımı seziyorsunuz. Ama elimdeki plastik torbalarda: Bir kilo elma, bir kilo portakal, yarım ekmek, konserve ton balığı, iki de yeni kitap. Hayır, bunları görmemiştir. En azından şunu fark etmiştir: Ben asansörde güzel kadınların yüzüne bakıp kimseyi rahatsız etmek istemem. Herkes benim kadar düşünceli ve duyarlı olsaydı, hayat bambaşka olurdu. Gene de ama, sizinle, sizlerle asansörde böyle sessiz sessiz durmak, hayatı, ne bileyim, bir tuhaf yapıyor. Bu yüzden son anda, kapıdan çıkarken umutsuzca sesleniyorum size, sizlere: “Allahaısmarladık.”
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.