Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

152 syf.
·
Puan vermedi
Sömürü Düzeninde Hayvan Figürleri - Dikkat içeriğe dair ipucu içerir
Orwell'ın akıllara kazınan iki kitabından birisidir Hayvan Çiftliği. (1984 - Diğeri de Bin Dokuz Yüz Seksen Dört) Bu iki kitabın oldukça benzer yönleri var elbette ama bana göre en önemli benzerlikleri her devri / dönemi anlatabilen eserler olmaları. Orwell sosyalizmi savunduğunu sıklıkla ifade eden bir yazar olmasına karşın; eserlerinde ortaya koyduğu sosyalizmin eninde sonunda totalitarizme, monarşiye veya diktatörlüğe dönüştüğü tezi, sosyalist çevrelerce oldukça büyük eleştirilerin hedefine oturtmuştur yazarımızı. Kitabı araştırdığınızda kolaylıkla göreceksiniz ki, Stalin dönemine eleştiri gayesiyle yazılmış bir kitap olduğuna, Nazi Almanya'sına da göndermeler yaptığına dair çok sayıda yorum mevcut. Tüm bu ansiklopedik bilgileri bir kenara bırakacak olursak, ben eseri okuduğumda kendi ülkemden insan figürleri, kendi ülkemin siyasi manzaraları, kendi ülkemin demokratik gelişim sürecini ayan beyan gördüm. Kimi zaman gördüklerime güldüm, kimi zaman üzüldüm. Kısaca da bunlardan bahsetmek istiyorum size: Örneğin "Hayvan Çiftliği'ni domuzlar yönetiyor. Bu domuzlardan adları Napoleon ve Snowball olan iki tanesi her zaman ön plandalar. Ancak bu iki domuz ülke yönetimine dair konularda sıklıkla ayrışıyorlar, her seferinde farklı şeyleri savunuyorlar. Bu iki domuzun uzlaştıkları noktalar, çiftlikte yetişen ürünlerin yalnızca domuzların tüketimine sunulacağı veya domuzların diğer hayvanlardan farklı olarak evlerde rahatlık içerisinde yaşayabilecekleri düşünceleri. Yani daha basit bir ifade ile domuzların çıkarları olan herhangi bir konuda uzlaşırlarken, başka diğer konularda birbirlerine muhalif bir duruş içerisindeler. İşte bu sondaki basit cümle sizlerde neyi çağrıştırdı bilmiyorum ama bendeki çağrışımı kendilerine zam yapılması noktasında yapılan oylamalarda %100 evet oyu veren milletvekillerimizin halkı ilgilendiren, halkın yararına olacak konularda bırakın %100 uzlaşmayı, %100 çatışma içerisinde ülke politikasını bir adım bile götüremediklerini anımsattı bana. Söz konusu iki domuz ilerleyen sayfalarda o kadar büyük çatışıyor ki, biri diğerini çiftlikten def ediyor. Çiftlikte kalan domuz Napoleon, çiftlikte olan her türlü olumsuzluğu Snowball'a yoruyor. 'Biz uyurken gelip değirmeni yıktı, ekinleri ezdi.' de diyor, 'Snowball aslında insanlardan yanaydı.' da diyor. Diyor da diyor, tüm başarısızlıkları Snowball'a yüklüyor çiftliğin hükümdarı Napoleon. Aaaa!! Yine tanıdık bir senaryo öyle değil mi? Bugünkü siyasiler de başarısızlıklarını başka siyasi kişi ya da kurumlara bağlamıyor mu? Sıkıştığımızda tüm siyasilerin uzlaştığı bir 'dış güçler ve onların oyunları' bahanemiz yok mu her durumu kurtaran? Hatta düşmandan (romana göre insanlardan) yana olan domuz Snowball, bugün siyasilerin kendilerinden olmayanı tanımladıkları veya çevre kirliliği, terör, ekonomik krizler, ahlaki çöküntüler vd. her türlü musibetten sorumlu tuttukları 'vatan haini kişi(ler)' değil mi? 1950'lerde yazılmış bir kurgunun hala devam ediyor olması, dünya üzerindeki yönetim anlayışlarının bir arpa boyu yol kat edemediğinin ispatı aslında. Sosyalist ve eşitlikçi bir anlayışla insanların sömürüsüne başkaldırı gerçekleştirilerek kurulan Hayvan Çiftliği, zaman içerisinde bazı hayvanların diğer hayvanları sömürdüğü bir düzene dönüşüyor. Eserde sıkça geçen "Bütün hayvanlar eşittir." cümlesinin "Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir." cümlesine dönüşmesi, sömürü düzeninin değişimini harika özetliyor. Küçük bir iki benzetme daha yapmak istiyorum. Eserde koyunlar sürekli domuzlar tarafından kendilerine ezberletilmiş olan "Dört ayak iyi, iki ayak kötü!" önermesini söyleyip duruyorlar. Örneğin kürsüdeki yönetici Napoleon'un konuşmasını "Dört ayak iyi, iki ayak kötü!" tezahüratıyla kesiyorlar sürekli. Ya da başka bir konu tartışılırken koyunlara fikirleri sorulduğunda cevapları konuyla alakasız bir şekilde "Dört ayak iyi, iki ayak kötü!" şeklinde oluyor. İşte bu koyunlar da ülkemizin güzide 'bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar'ını temsil ediyor sanırım. Çok çok az miktardaki kulaktan dolma bilgileri ile tüm konuları çözümleyebiliyor onlar. Onlar için her şeyin tek açıklaması var: "Dört ayak iyi, iki ayak kötü!" Haa bir de fanatikler var; mesela ekonomiyi, siyaseti vb. konuları tartışırken hiç alakası olmayan "Tekbiiiir!! Allahu ekber" ya da "Vatan elden gidiyor, şeriat geliyor; uyanın!!" naraları / sloganları ile her konuyu nihayete erdirebilir, her konuda mücadelesini bu temellere oturtabilirler. Daha söylenecek çok şey, yapılacak çok benzetme var. Hepsine girersem sayfalarca yazmam gerekir. Ayrıca eseri okuma isteğinizi de elinizden alabilirim. O yüzden yapmayacağım böyle bir şey. Kitabın türü distopya gibi tanımlansa da bence son derece realist (gerçekçi) bir eser. Özellikle hem ülkemizin yönetiminden memnun olmayanların, hem küresel dünyanın sömürü düzeni kapitalizmden memnun olmayanların keyifle okuyacağı, üzerine saatlerce sohbet edebilecekleri bir eser Hayvan Çiftliği. Naçizane tavsiyem, kitabı okumakla kalmayın, okutun da. Belki birkaç kişinin bile etkilenmesini sağlarsanız, toplumun da sömürü düzenine dair farkındalık düzeyinin artmasına katkı sağlamış olursunuz.
Hayvan Çiftliği
Hayvan ÇiftliğiGeorge Orwell · Can Yayınları · 2020245,9bin okunma
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.