Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

200 syf.
·
Puan vermedi
Şermin Yaşar'ı çok severim. Öyle ki yolumun veyahut gönlümün  düşmesi halinde Ankara'daki arkadaşlarımdan beklentim ona ait olan Kelime müzesini (ve tabi açmayı planladığı anne müzesini açması halinde onu da ) gezdirmeleridir burdan bu vesileyle yazılı bir sipariş de oluşturmuş olayım :) Bu kitapla yolum bir kitap söyleşisi yoluyla kesişti. Ağır ilerleyen kitap listelerine nefeslenecek ve akacak kitap olarak tercih ettikleri bir kitaptı esasen. Ben kitabı biraz okudum ancak söyleşi tarihine yetiştiremedim. Söyleşiye dinleyici olarak katıldım ama okuyup katılmış olmayı daha çok isterdim çünkü söyleşide olay örgüsüne dair çok spoil vardı ve sonunu da bu şekilde öğrenmiş oldum. Bu da haliyle heyecanımı azaltarak okumaya yol açtı. (Siz siz olun kitabı okumadan söyleşiye katılmayın.) Kitap hemen hemen 9 karakterin iç döküşü şeklinde aslında. Her bölümün başına gün saat ve kahramanın adı yazılmış. Olaylar birbirine bağlanmış. Kitapta en fazla vurgulanan şeylerden biri çocukların psikolojik ihtiyaçları. Bir hocam derdi ki "bizim ülkemizde birçok çocuğun fiziksel ihtiyaçları hemen hemen karşılanır gerekirse yemez yedirir giymez giydlrir. Ama iş psikolojik ihtiyaçlara gelince çok farklılaşır." Bu farklılık kültür, kuşsklararası aktarım, sosyokültürel düzey, kendi yaşam öykümüz gibi birçok dinamikten etkilense de psikolojik ihtiyaçların karşılanaması yara bereye yol açıyor. Nitekim Ethem karakteri bu durumu şu cümlelerle aktarıyor: “İnsan böyle bir şey. Nerede, hangi yaşta olursa olsun, kabuğunu kırıp içine baksan içi cılk yara. Yarasız, dertsiz, sırsız insan yok da, işte kimisi üstünü iyi örtüyor. Ben de örttüm. O kadar kapattım ki, kendim bile sormadım kendime. Bir kere oturup da kendimle, Selami'yle konuştuğum gibi konuşmadım. "Sen niye böylesin Ethem, gel, otur konuşalım. Anlat içindekini, anlat da rahatla" demedim kendime. Sadece şikâyet etmeyi bildim. Kendime kızmayı, Nurten'e kızmayı, anneme, babama, abime, kardeşime, çocuklara, hayata kızmayı bildim. Kolayı bu çünkü. Kız, küs ve somurt bir köşede. Kaçmayı daha kolay buldum. Her şeyden, herkesten kaçmanın soluklanacak bir durağı var, ama kendinden kaçıyorsan durmadan kaçıyorsun, durduğun, dinlendiğin bir an bile olmuyor. Şunca senedir yaptığım bundan başka bir şey değildi. Kendimi yarım hissediyordum. Yarım yamalak... Bu yarımlığı hatırlamamak için üstünü örtüyordum kendimin. Görünmez olana kadar.“ Kitabı okurken tüm kahramanlara hak vermeseniz de kahramanları anlıyorsunuz. Bu kısım bana çok sevdiğim bir yaklaşım olan şiddetsiz iletişimdeki "Bir insan bir şeyi yapıyorsa arkasında muhakkak karşılamaya çalıştığı bir ihtiyaç vardır." yaklaşımını hatırlattı. Kültürümüzde birbirine kan bağları ile bağlı ama birbirinden pek uzak olan halimizi çarpıcı şekilde gözler önüne sermiş. Dışardan yarattığımız/algılanan mutlu/mükemmel Yanılsamalarımıza da iyi vurgular yapılmış. Kitabi okurken bir yazarın "Elâleme şen görünür dört köşem Bilen bilir kırık yerim neremdir” kısmını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Sonlara doğru bazı kısımlarda inandırıcılığını bir miktar yitirse de genel olarak iyi bir kitaptı. Sevgiyle önerilir
Söyleme Bilmesinler
Söyleme BilmesinlerŞermin Yaşar · Doğan Kitap · 20234,639 okunma
·
62 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.