bana gelince
ben mutluyum sensiz
neden bilmiyorum ama öyle işte.
bedenim tanımıyor aorta/amor’u.
daha korkunç şeyler bildim çünkü
delilik gibi...
deliliğin ülkesinde bilekler kesilmez.
saatlerden geyik kanı akmaz.
deliliğin ülkesinde hiçbir şey olmaz.
saatler geçmek bilmez.
bütün saatler pırlanta kesiği
bilekler gibidir geyikler metafizik
bir acıyla inlerken.
bir inşaat işçisinin güneşte
bayılışı gibidir, spleen,
aorta/amaur’la saatlere inerken.
bir balığın kesik boynu gibidir
spleen
dünya tatsızlığı kristalleşirken
kimyasal bir çözeltide.
hiçbir şeyi çözemezsin.
bileklerini de kesemezsin.
anti-maddeye kaçmak istersin sadece
uyuşturucular kanını dondururken
plazma saatlerde.
bazen ama bir insanla bir şey olur
kısa süren bir şey
iki geyiğin sıçrayıp havada öpüşmesi gibi
bazı insanlarla
yıllarca görüşsen de
bir şey olmaz.
ona bir şey demek istiyorsan
şarabın çözeltisinde
materyalize ol-
materyalize ol
kızıl bir tay gibi havada!
kalbin ilmini yap!
ormanda bir kuş hızla dönüyordu.
âşık olduğumuz zaman
yürek denen ormanda
ya da orman boşluğunda
bir kuş anormal bir hızla döner
ve kaçmamız gerektiğini söyler bize
çünkü her şey çok fazladır
kendi etrafında nefes kesici bir biçimde
dönen bir kuş kendini ve etrafındakileri
yaralar; tehlikedir onun adı
bunun için aşkı hiç kimse
insanın kendi arkadaşları bile
istemez.
kumrular sakindir bir tek.
ben kumru değilim.
sen de.
bunun için birbirimize yaklaşamayız.
seninle biz hiç kavga etmeyelim
çünkü geyikler kavga ettiğinde
boynuzları birbirine dolanır ve
ölürlermiş.
gece saat 3: 30. senin için bir şeyler
yazmak istiyorum ama gözlerinin
karşılaştığın insanlara nasıl sevgiyle
baktığından başka bir şey gelmiyor
aklıma. içimdeyken bana bakışın
bir de. kumru değiliz biz.
geyiklerin sonu da çok acıklı.
ne kalıyor geriye?
gece 10’a doğru aradın. birkaç gün
sonra dolunay olacağını, rakı içece-
ğini ve denize denizkızları için
biraz rakı dökeceğini söyledin.
kıskandırmanın daha zarif bir
yöntemi olamazdı ama beni daha
fazla kıskandırma olur mu?
dayanamam ben buna.
kaskatı kesilir boynuzlarım.
içimdeki kuş ölür.kumruları kıskanıyorum bir tek
ve geyikten bir saatim olmasını
istiyorum. bir de kayıt cihazı-
sözcüklerini en ufak jestlerini
kaydeden. söyle hoşuna gidiyor mu
bu? gerçekten gerçekten hoşuna
gidiyor mu bu? “Can you hear me,
Major Tom?”
bazan bir şey görünür gibi oluyor
bazan bir şey görünmüyor