Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

71 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 saatte okudu
Bir yirmi dört saatin içine ne kadar şey sığabilir ki?
“Siz Madam Henriette’i savunup, yirmi dört saatin bir kadının yaşamını kökten değiştirebileceğini çekinmeden söyleyebildiğinizde, bana sanki benden söz ediyormuşsunuz gibi geldi: İlk kez kendimi, deyim yerindeyse onaylanmış hissettiğim için size minnettarım.” (70) Aslında sadece yukarıdaki paragraftan bile çok şey çıkarabiliriz. Bahsedilen yirmi dört saat Mrs. C.’nin yirmi dört saati. Yıllarca kimseye anlatamadığı dahası anlatırsa da yargılanacağını düşündüğünden kimseyle paylaşamadığı o yirmi dört saatin kendinde, yaşlansa da hala yükünü taşıdığı ağırlıklardan kurtulmak istediğini ve fırsatını da, Madam Henriette’nin kendi meselesine benzeyen bir olayında, orada bulunan bir kadının “Bayan Henriette’in ya da herhangi bir kadının, masumca ani bir serüvene itilebileceğini, böyle bir kadının bir saat önce imkan ve ihtimal vermediği olayları eyleme dökülebileceğini, bu olaylar nedeniyle asla suçlanmaması gerektiği” şeklindeki düşüncesi kendini onaylatabileceği biri bulduğunu ve yüklerinden kurtulabileceği düşüncesinin sonucuyla o derin yirmi dört saati anlatması için fırsat doğuyor. Yirmi dört saate gelecek olursak, bir yirmi dört saatte bu kadan duygu ve derin meseleler nasıl olabilir diyorsunuz ve sonra hayat işte diye bitiriyorsunuz. Neyse.. Mrs. C. artık kendisinden bir beklentisi bulunmayan, yetersizlik yada varlığım ne işe yarıyor düşüncesi oluşmuş bir kadın. Bu duygu durumu içinde olan biri büyük riskler ve normalde yapmayacağı ani kararlar alabilirler. Ve Mrs. C. de onlardan biri, kumar batağına düşmüş genç bir beyin, kaybetmesi sonucu intihar düşüncesiyle boğuştu bir anda orada bulunması ve şahit olması ve dahası onun için derin endişe duyması sonucu onu kurtarma çabasıyla başına gelenler ve hiç unutamayacağı yüklü duygular ve değişimler içine girmesi diyip çokta spoiler vermeden keseyim. Sonucu onun için iyi bitmese de, bir yirmi dört saati bu kadar derin anlattığı için
Stefan Zweig
Stefan Zweig
teşekkürler gerçekten. En azından Mrs. C.’nin o kadar fedakarlık (ki küçük bir şey değil) ettiği ve çaba gösterdiği kişinin sonunda düzelmesini isterdim ama ben ve Polyanalıklarım işte… bu incelemeyi okuyunca bütün kitabı okumuş gibi olun istemiyorum ama söylemeden de duramıyorum. Mrs. C.’nin başta ne kadar inkar etsede, aslında bunları hepsini içten içe o gence aşık olduğu için ve varlığının gereksizliğini düşünen birinin karşısına çıkan bir tutku macerası olduğu için bu işlere burnunu soktuğunu düşünüyordum ve hikayenin olay örgüsünde aşkını zaten itiraf ediyor. Tam olarak aşk demiyor hatta daha fena şeyler söylüyor ki ben hafif söylemiş sayılırım; “hem kendi adımı, hem evlatlarımın adını lekelerdim, onurumu onun uğruna feda ederdim, bana bir adım atsa, o an ona tüm kalbimi verirdim.” diyor. Aslında gencin ona kadın gözüyle değil de, bir kurtarıcı gözüyle bakması ve dolayısıyla imkansız, zor görünen bir profil çizmesi de kadını heyecanlandırmış ve zoru elde etmek gibi bir hisse kapılmaktan dolayı da böyle deli cesareti sergilemiş olabilir. Bir sürü şey tetiklediği için hangi birini söylesem bilemedim. Unutmadan kitabın sonunda onu dinleyen kadına teşekkür ediyor ve ben dinleyen kişi olsam sonunda şunu da düşünürdüm; beni bir peder yerine koyup günah çıkarttı. Ki yıllarca bunu beklemiş biri… Daha fazla spoiler vermeden alıp okumanızı tavsiye ederim.
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört Saat
Bir Kadının Yaşamından Yirmi Dört SaatStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020126,6bin okunma
·
2 artı 1'leme
·
140 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.