Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İş buraya intikal ettiğinde bize; Türkiye'ye ve İslâm dünyasına mahsus başka zorluklarla, farklılıklarla (veya belki imkânlarla!?) karşılaşılacaktır. Şöyle ki; islahat hareketlerinin, tabiatı icabı laiklik unsurlarını içinde barındıran modernleşmenin yoğunluk ve yaygınlık kazandığı XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, İslâm dünyasındaki ve Osmanlılardaki yöneticilerin, bürokrasinin ve aydınların savunduğu, ayrıca eğitim ve matbuat yoluyla yaygınlaştırmak istediği yeni din yorumları ve yeni dinî hayat arayışları, -ki buna bir bakıma çağdaş İslâm/Türk düşüncesi yahut İslamcılık hareketi de diyebiliriz- bir tarafıyla Kur'an ve sünnete, asr-ı saadete daha uygun olmak yani daha saf ve sade mânasıyla “yeni”den dinîleşmek iddiaları taşırken ve bunu talep edip dillendirirken aynı zamanda-bazı sınırlar ve perhizkârlıklar taşımakla beraber- modern dünyaya, modern fikirlere, modern hayata açık bir karaktere de sahip olmak peşindeydi. Bir başka şekilde söylersek modernleşme ve telaffuz etmek istemedikleri "laiklik" temayülleri ve anlayışları, kuvvetli bir dinî yön taşıması zaviyesinden Batı Avrupa tecrübesinden farklılıklar gösteriyordu. Zorluk (ve imkân!) bu içiçelikte... Bakın, II. Meşrutiyet yıllarında çıkan ve adı İslâm olan bir derginin altbaşlığı yani ana sloganı "Dinli Bir Hayat Hayatlı Bir Din"dir. Aynı dönemlerin en batıcı mecmuası olarak tavsif edilen İctihad dergisinin adı da böyledir; İslâmcılara benzer şekilde yeni "dinî" yorumlarla (ictihatlarla) yeni ve İslâmcılara göre daha laik ve Avrupaî bir düşünce dünyası ve hayat kuracaktı, onun da ilk sayılarının altbaş- lığında "Mecmua-i Osmaniye ve İslâmiye" ibaresi almaktadır; dinî bir yenilenmeyi öngörüyor ve bunun zeminini oluşturmaya çalışıyordu. Farklı kademelerde ve farklı önceliklerle neredeyse bütün yeni-genç Müslüman aydınların, peşisıra ilmiyenin ve şeyhlerin büyük ölçüde benimsediği hem bir tür yeni(den) dindarlaşmak hem de bir tür modernleşmek arayışları buralardan geliyor. (Müslüman kalarak Avrupalı olmak yahut hem dindarlaşalım hem batılılaşalım davası dediğimiz bu...). Felsefi zorluklarına ve imkânsızlıklarına bakmadan, onlara aldırmadan, belki de problemlerini yeteri kadar bilmeden, tabiri caizse uhrevîlik ile dünyevîlik; yanyana, içiçe... İki kanatlı olmak (din, bilim kanatlarıyla kanatlanmak) meselesi de bu... Diğer bir tabirle kaynaklara dönüş hareketinden destek alan yeni din yorumu ve onun ilkeleri sabit ve dayanıklı unsurlara, modernlik ise hareketli ve dışarıya, dünyaya açılan unsurlara işaret ediyor. İslâm dünyasındaki, aralarında derece farkları olan yeni dinî fikirlerin ve hareketlerin çok önemli bir kısmı bu uzlaştırılması zor ikiliği, bazıları için bir imkân ve çözüm olarak da gözüken bu paradoksu ve çatallaşmayı içinde taşır. Hem (kaynaklara ve doğru bilgiye dayalı daha) dindar bir düşünce ve hayat hem de bilimci, akılcı, kalkınmacı, ilerlemeci, yeniliklere, giderek kapitalist (arada zayıf ses olarak sosyalist) temayüllere, sermaye temerküzüne, "faizsiz" bankacılığa açık bir fikir ve hayat...
Sayfa 996Kitabı okudu
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.