Sovyetler Birliği'ndeki çalışmalarım sırasında, 'gerçeklerden uzak
olmak' ve kendimi halkın acil taleplerinden tecrit etmekle suçlandım.
Hayret verecek kadar yaygın bir görüştü bu. İtiraf etmeliyim ki,
bu suçlamaların asıl anlamını hiçbir zaman doğru dürüst kavrayamadım.
Genelde bir sanatçının veya başka bir insanın, yaşadığı toplumun,
kendi çağının dışına 'çıkabilmesi', kendisini doğduğu zaman
ve mekandan bağımsız kılabilmesi ulaşılmak istenen ideal bir durum
olarak kabul edilir. Öyle sanıyorum ki her insan, dolayısıyla her
sanatçı (çağdaş sanatçıların düşünsel ve estetik konumları arasında
farklılıklar olsa bile), ister istemez kendisini çevreleyen gerçeğin
meşru bir ürünüdür. Bir sanatçı bu gerçeği birilerinin hoşuna gitmeyen
bir tarzda da yansıtıyor olabilir. Ama bu, onun 'gerçeklerden
uzak' olmasını mı gerektirir? Şüphesiz, her insan kendi çağını dile
getirir ve onun geçerli yasalarını özümser, ister bu gerçeği benimsesin
isterse görmezden gelsin hiç fark etmez.