‘Senin hikayeni anlatmaya bir kadının hikayesini anlatma niyetiyle başlamıştım ama şimdi farkına varıyorum ki senin hikayen, kendi yaşamının ve babamla birlikteki yaşamının seni mecbur bıraktığı varolmayışa karşı, bir kadın olma hakkını elde edebilmek için mücadele veren bir varlığın hikayesiymiş.’
.
Edebiyatın yarısı anne ve babalar olabilir mi? En kırıldığımız yerden bitiveriyorlar sanki, belki de en çok onlara kırılıyoruz da kelimelere sığınıyoruz.
Edouard Louis, aynı evde yaşayıp uzaktan izlediği annesini anlatıyor. Gençliğinden bu yana keşkelerini biriktiren, her an rahata kavuşmayı bekleyen annesini. Bir öfke patlaması beklerken; usul usul annesiyle birlikte olgunlaşan bir çocukla karşılaştım Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri’nde.
Louis’nin çıplak ve şefkat bekler dilini çok sevdim.
.
Ayberk Erkay çevirisi, Aylin Güler kapak tasarımıyla ~