Neşterle yarılsa da
akmayan bir su gibi durgundur düşünce
saydam kanatlı sinekler uçar üstünde
göğü ve ağaçları yansıtır
aklımız hurda vagonlara takılır
kuru dallar gibi fırtınaya dönük,
yine de güneşi bekleriz camda
güneş bahçede bizi bekler
bir gölge uzamadan durur günlerce
üvezin dibine yemişler düşer
büyükannem yer onları üfleyerek
bir yalnızlık ve gurbet
kalıntısı.