"Babam hakkında her kötü düşündüğümüzde, su çukuruna gitmek üzere bir anlaşma yaptık. Bu erkek kardeşimle benim, babamız Gazze'deyken onu güvende tutmak için icat ettiğimiz bir
kuraldı. Biz bu ritüelleri gerçekleştirmeyi sürdürürsek, babamız hayatta kalacaktı. Su çukuru dediğimiz, paslı metal levhalarla kapatılmış bir kuyuydu. Babam bizi oraya götürürdü eskiden. O kuyudaki canavar, karanlıkta yaşayan ve meraklı çocukların kuyunun içine düşmesini bekleyen bir yaratık olurdu. Suyun altına
dalar, beklerdi. Biz ikimiz sırayla başımızı uzatıp bağırırdık, seslerimiz yankılanıp bize geri gelirdi ve o da üstünden sular süzülerek kuyudan fırlayıp bizi kovalardı."