Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

64 syf.
·
Puan vermedi
·
2 saatte okudu
Bu İlk Çıplak Kalışım Değil
Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne başladığımdan beri okuma kalitemin her geçen gün arttığını, üzerimdeki öğrenme sorumluluğunun da buna paralel olarak etrafımı çepeçevre sardığını keşfediyorum. Bir şeyleri ifade etme biçiminin, tüm bu çeşitlilik göz önüne alındığında, insan hayatı için ne kadar mühim olduğunu kavradıkça dile, onu yaratan unsurlara, kullanım sahasına ve insanlar arası anlaşılırlığına hayran kalmamak elde değil. Bu hayranlığa geniş bir dünyaya açılmakla; yani kitap okumakla sahip oldum. Zweig bu yolculukta, özellikle son yılların Türkiye'sinde fazlasıyla rağbet görmesinin etkisiyle, benim de okuma listeme dahil ettiğim; kısa ama çok katmanlı eserlerinin içinden bir türlü çıkamadığım biri olmuştur. Dostoyevski'nin modern dünyada bir uzantısı, bir tamamlayıcısı olarak; hacimsizliği ile kolayca sindirilebilir algısı yaratan ancak okundukça onun dünyasından kolay kolay kurtulamayacağınızın garantisini veren bir yazın dünyası yaratmıştır kendine. Bir söğüt ağacından düşen yaprağın yerle ilk temasına kadar geçen sürede, trajik bir hayatın portresini çizebilir. Bir akarsuyun çevresinde biten yemyeşil otarın arasında cilveleşip gönül eğlendiren iki âşığın şuh kahkahalarını, gerilen omuzlarıyla birlikte bir yandan çevrelerine kulak kabartan kısacık anlarını onunla birlikte duyarsınız. Kalabalık bir caddede kendi hayatının koşusuna takılmış her insanın kaderini yönetebilir kalemiyle. Tüm bunları yaparken ne kadar hassas dokularla temasa geçtiğini, en uç sinirlerle oynayabildiğini düşünmek delicedir. Asıl delilik haliyse onu okumaya başladığımız andır şüphesiz. Bir yerlerde kitabını tutan ellerimizi gözlemleyerek zevk alır sanki. Çünkü biz bile onun kaleminden dökülüp kimi sefil, kimi korkusuz, kimi maceraperest, kimi fahişe, kimi duygusuz, kimi gaddarlığı ile mahkum edilmiş bir insanın yerine geçebiliriz; ki bundan ölesiye korkar, nefret ederdik. Eğer Zweig ile yan yana oturma şerefine nail olsaydık şüphesiz bizi yazmasından oldukça tedirgin halde yanından ayrılırdık. Çünkü o yüksek sesle söylenmesinden rahatsızlık duyduğumuz ancak düşündükçe zevkten gecelerce kıvrandıran duyguların, kimi zaman şeffaf bir biçimde kimi zamansa açıkça, ben buradayım dermişçesine incelikli açıklamalarını yapar insana. Bu ister bir kadının yaşamından yirmi dört saati kapsasın, ister bir sahafçının elleriyle birlikte çürüyen kitaplarını; hatta savaştan korkup kendinden kaçanlarla sıradan bir zanaatçıyla karşılaşmayı... O her yaratılanın içinden bize uzanan bir çift elin hakimiyeti altında kalacağımızı, o ellerin bizzat kendisine ait olduğunu bilir. İnsanı, insana, insandan daha iyi anlatır Zweig. Tüm duygularımızın çıplak kalışına tanıklık ederiz onun kitaplarında. Bir başkasının trajedisine şükreder, bunları yaşamadığımız için birkaç dakika da olsa rahat koltuğumuzda arkamıza yaslanırız. Ta ki yaşananların, bir gün kendimiz için de yaşanabileceği ihtimalini hatırlayıncaya kadar.
Bir Zanaatla Beklenmedik Karşılaşma
Bir Zanaatla Beklenmedik KarşılaşmaStefan Zweig · İş Bankası Kültür Yayınları · 20236,5bin okunma
·
66 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.