O halde, açık ki, Parmenides'in sözkonusu şiirde bahsettiği, küre şeklinde -yani mükemmel- biricik bir "varolan" dır. Böylesi tek bir varolan düşüncesi, üstelik bu varolan bir de mükemmelse, akıllara derhal <tek> "Tanrı"yı getirir. Gerçekten de, Parmenides'in Yunan düşüncesinde "tanrı" kavrayışına ilişkin getirdiği yenilik, yahut yaptığı katkı, dikkate değer olsa gerektir.
Eski Yunan'da "Tanrı" ya da "tanrılar" dendiğinde, üstelik bir de kronoloji gözetilecekse, akla gelmesi gereken iki kişiden biri Homeros ise, diğeri de Hesiodos'tur. Theogonia ya da Türkçesiyle Tanrıların Doğuşu adlı eserinde Eski Yunan'ın "tanrılar"ının bir şeceresini çıkaran Hesiodos, bu konudaki en önemli kaynak konumundadır. Homeros'un eserinde dağınık bir biçimde bulabildiğimiz Yunan "tanrılar"ının derli toplu halini Hesiodos'un Theogonia'sında buluruz. Theogonia'da, kendisine ilham perileri olan musalardan gelen bilgiyi aktarma sorumluluğunu yerine getirdiğini iddia eden Hesiodos, eserde -meşhurdur ki- her şeyin başlangıcını Khaos'a götürür.
Öte yandan, her şeyin başlangıcı olan Khaos, ebedi olmadığı gibi, ezeli de değildir. Wemer Jaeger'in de dikkat çektiği üzere, Hesiodos, yaygın kanının aksine "önce Khaos vardı" demez, "önce Khaos oluştu" der. Bu ayrım çok önemlidir. Zira Eski Yunan felsefesinin çözümünü arayacağı temel sorun, Hesiodos'un bu kritik hatasından kaynaklanmaktadır. Nitekim oluşan ve bozulan, yani başlangıcı ve sonu olan herhangi bir şeyin kendisi her şeyin başlangıcı olamaz. Her şeyin başlangıcı olmaya namzet olan, her şeyden önce, ezeli bir şey olmalıdır ki, kendisinin de bir başlangıcı olmasın. İşte bu ezeli başlangıcı (arkhe) arama etkinliğidir, felsefeyi ortaya çıkaran.