İnsan okumalı.. Sadece kitapları değil, hayatı, insanı, dünyayı ama en önemlisi —cesaret edebilirse— kendini okumalı.. Dostoyevski bu cesareti göstermiş, kendini okumuş, okumakla kalmamış cesurca anlatmış,yeraltı dünyasıyla okurunu da tanıştırmış. Bana göre her insanın ait olduğu bir “yeraltı“ var. Ve bütün yeraltı dünyalarımız birbirine hem çok benzer hem birbirinden çok farklı.. Dostoyevski’nin yeraltı dünyasını okurken kendimizi de oraya ait hissediyoruz.. Sonra bu yeraltı meselesine biraz kafa yorunca kendi yeraltımıza ait çok farklı duygular, zayıflıklar, karanlıklar da keşfediyoruz. Kitap iki bölüme ayrılmış.Bölümlerin her biri, diğeri olmadan eksik kalırmış. İlk bölümde kendi yeraltı dünyasına ait duygu ve düşüncelerini okuyacaksınız. Yani dünyasının ,yazarın kendi içinde taşıdığı kısmını. İkinci bölümde de dünyasının dışardan görüntüsüyle tanıştıracak sizi.. Tabi kitabın başından sonuna kadar kendi dünyanızı düşünüp, kendinizi sorgulama ihtiyacı hissettiğiniz için ufak bir huzursuzluk olacak ruhunuzda.. Mecburi, aslında hayatımızda hep olması gereken bir his bu.. Belki yeraltından çıkmamızın yolu bu sorgulama, bu huzursuzluk olacaktır.. Kitabı okurken, okuduktan sonra hakkında düşünürken, aklımda sürekli Oscar Wilde’ın sözü yankılandı : Hepimiz bir bataklıkta yaşıyoruz ama bazılarımız yıldızlara bakıyor… Sözü biraz çevirip, hepimiz yeraltındayız ama bazılarımız gökyüzüne, yıldızlara bakıyor,demek istiyorum. Baktığımız yer gökyüzüyse, hedefimiz oradaysa, bir gün yeraltımızdan çıkıp oraya ulaşırız değil mi? Dostoyevski’nin neden büyük bir yazar olduğunu, neden hâlâ bu kadar etkili olduğunu anlamamızı sağlayacak mükemmel bir eser. Israrla tavsiye ediyorum..

Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020127,9bin okunma

·

74 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

adile a.