Tolstoy okumayalı sanırım uzun bir zaman olmuştu, sanırım diyorum çünkü özledim onu okumayı.. :) Ve elime aldım “Hacı Murat” isimli bu kitabını. Peki Hacı Murat’ı kime benzettim okurken: İnce Memed... Aslında anımsattı diyelim bizim İnce Memed’i...
Kimdir bu Hacı Murat peki? Öncelikle Tolstoy’un bir Müslümanı başkarakter olarak yazması, İslamiyet için önemli olan tabir ve durumlara değinmesi beni hem şaşırttı hem de okurken bir yandan da mutlu etti. Elimde dünya klasikleri kitaplarından biri var, okuyor bulunuyorum camiden, ezandan, namazdan, “La ilahe illallah”tan bahsediliyor olması bir memnuniyet hissetmeme neden oldu şaşkınlık hissimi üzerimde taşımaya devam ederek. Hacı Murat ise dua eden, namaz kılan, eşleri(!) ve çocukları için her şeyi yapmayı göze alan, yiğit, kahraman, etkileyici ve güzel insan gibi özelliklere sahip bir (Tatar)/(Çeçen). Okurken ister istemez sempati duyuyorsun Hacı Murat’a. Onun cesaret konusunda dillere dolanan namı okuyucuyu evet etkiliyor. Tolstoy yazmış nihayetinde diyor ve seviyorsun. :)
Ancak eleştirel okumam hiç bitmiyor haliyle, dikkatimi çekenler oldu tabi ki, mesela Tatarcada “siz” hitabı olmaması garip geldi bana.
Bir de “mürit” sözü de aynı şekilde değişik geldi. Mürit yerine “adamları” ya da “askerleri” şeklinde kullanılsa ya da çevirilseydi daha iyi olurdu çünkü o söylem kaba bir imaj çiziyor, bilinçli olabilir ancak Hacı Murat dergah da Hoca mı diye sorarım o zaman. Bu her Müslümanın Arap sanılması durumu var ya onun gibi bir şey olurdu ya da olmuş gibi.
Kadın! konusuna girmiyorum bile...
Bir “Dağlılar” söylemi var bir de bu süreçte “Rus Barbarlığı” var; kıyas bile götürmüyor bence..
Kitap sonu iletim; “Hüzün, acı, ölüm..
Sevdiklerini son kez görmek ya da görememek... Olmaması gereken şeylerin olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Neden bilmem, hüzün; hem de öyle böyle bir hüzün ki... İyi insanların öldüğü, kötü insanların hüküm sürdüğü bu dünya “adalet” için fazla küçük... Ah Hacı Murat, ah Hacı Murat!..”
Sevinçle başlamıştım, hüzünle kapattım...
İyi okumalar dileklerimle...