Vermek nedir? Çok kolay gibi görünüyorsa da bu sorunun yanıtı gerçekte karışıklıklarla belirsizliklerle doludur.Bu konuda en yaygın yanlış anlama,vermenin bir şeyden''vazgeçme'' bir şeyden yoksun kalma,bir başkasının uğruna kurban olma gibi anlaşılmasıdır. Kişiliği gelişmemiş,yönelimleri hep banacı, sömürücü ya da istifçiliğin ötesine geçmemiş bir kişi sevme edinimini böyle anlar.Bezirgan kişilikli biri karşılığında bir şey alarak vermeye hazırdır, ona göre bir şey almadan vermek kandırılmaktır.Ama yönelimi üretici olmayan kişi verme sonucu yoksullaşma duygusuna kapılır.Böylece bu tür birçok kişi vermeyi red eder.Bazıları da vermeyi bir özveri duygusu olarak ele alıp erdem, sayarlar.Kişi vermelidir, çünkü vermek acı çekmektir, onlara göre vermenin erdemi, bir şey uğruna özveriyi kabullenmekte yatmaktadır.Onlar için vermenin almaktan daha iyi olduğu duygusu, yoksun olma acısının, alma sevincinden daha iyi olduğu anlamına gelmektedir.
Üretici bir kişilik için vermek, tümden farklı bir anlam taşımaktadır. Vermek, taşınılan gücün en üst düzeyde anlatımıdır.Verme edimi sırasında gücümü, zenginliğimi, kudretimi hissederim.Bu üst düzeyde yaşanılan canlılık ve taşınılan güç beni sevinçle doldurmaktadır.Kendi kabıma sığmadığımı,har vurup harman savurduğumu, yaşadığımı, hissediyor, bu yüzden de sevinçten uçuyorum. O vermek,almaktan çok daha coşku vericidir.Bu beni yoksullaştırdığı için böyle değildir,verme eyleminde canlılığımın gücü yattığı için,bu böyledir.