Köktendinci akımlarda yapıldığı gibi, kadına, ailesel ve dinsel değerlerin taşıyıcısı rolünün verilmesi, geçici bir süre için onun statüsünü ve saygınlığını arttırabilir. Ne var ki, son çözümlemede, "gerçek kadınlığın", ailenin ve kadının "doğal" rolünün yüceltilmesi; kadınlan kapalı, dar bir alana hapseder ve daha kötüsü, onları erkekler tarafından tanımlanmış imgeler/kalıplar içinde dondurarak, kendilerini özgürce tanımlama olanağından yoksun kılar.