Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

588 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Üniversitede bir öğrenciyken okuduğumda tamamen finansal magazin haberciliği olarak okumuştum. Milenyum çağının ilk ve en büyük skandalıydı çünkü. Üniversitelerde ders olarak okutuluyordu. Bir şirket nasıl yönetilmez, hisse değeri üzerinden nasıl spekülasyon yapılır, lobicilik faaliyetleri nedir, finansal enstrümanlar nasıl kullanılır, yeni yeni hayatımıza giren türev araçlar... Hepsini Enron olayında okuyabilirdiniz. İşte yıllar sonra bir finansçı olarak hem de elektrik ve gaz piyasasını bilen birisi olarak okuyunca kitabın değeri ve geride kalan yıllarda yaşadığım deneyimleri çok daha iyi anladım. Bethany Mclean ve Peter Elkind araştırmacı gazeteci olarak müthiş bir iş yapmışlar. Enron'un çöküş hikayesi öyle basit bir şirketin batışı olarak anlatılamazdı. Değişen ve dönüşen elektrik-gaz piyasası, karışık finansal ve muhasebesel işlemler, siyasi lobicilik, şirket satınalmaları, saldırgan büyüme politikaları, bilançoda yapılan muhasebesel hileler, tüm sistemi yıllarca oyalamak ve yalan yanlış bilgilerle manipüle etmek, borsada yatırımcıları kandırmak, şirketin üst düzey yöneticilerinin aşırı harcamaları ve zenginleşmeleri, şirket çalışanlarının şirketi dolandırması... Ne ararsanız var ve tüm bunları yazıp anlatabilmek için yapılan inanılmaz bir çalışma var ortada. Boşanma kayıtları, şirket içi yazışmalar, kamu belgeleri, danışman incelemeleri, kişisel e-postalar tüm bunların hepsi titizlikle incelenerek yazılıyor bu eşsiz kitap. Enron'un finansal hile ve oyunları o kadar karmaşıktı ki; açıklamak ve anlamak çok büyük zamanınızı alıyor. 2008 Mortgage krizindeki ahlaki çöküşün habercisi niteliğinde bir yozlaşma var. Amerikan tarihinin en büyük iflas talebiyle gündeme geldiği günün hemen öncesine kadar şirket harika görünüyordu. Borsadaki hisse fiyatı, bilançoya yazılan kârlar, yeni yatırımlar, lüks harcamalar... Kimse burnunun dibinde olanları göremedi ya da görmek istemedi. Enron bir şirket olarak ABD'deki gazın ve elektriğin akışını değiştirmişti. Dünyanın dört bir yanında, üçüncü dünya ülkelerinde modern ve çağdaş elektrik santralleri kurmuştu. ABD başkanı G.W. Bush bile Enron başkanının en yakın dostlarındandı. Enron'un batması, hisse senetlerinin yüz milyarlarca dolar kaybetmesine ve Amerikan enerji sektörünün koca bir bataklığa batmasına sebep oldu. Enron'da çalışanların yaptıkları hırsızlıklar aslında yıllar öncesinde ortaya çıkmıştı. Fakat hepsi de kâr getiren hırsızlar oldukları için olanlara göz yumulmuştu. Örneğin; Enron 1998 yılına gelindiğinde Kuzey Amerika'nın en büyük enerji taciri olmuştu. Gelinen noktada trading yani gaz alım-satımı şirketin ana faaliyeti olmuştu. Artık şirketin yeraltından gaz çıkarmasına ihtiyacı kalmamıştı. Yıllar boyunca beyan edilen kârlardan dolayı Wall Street analistleri ve enerji sektörünü takip eden kurumsal yatırımcılar büyülenmişti. Ve şirketi bildikleri tek yolla ödüllendiriyorlardı. Hisse senedi alarak. 1990-1995 yılları arası Enron hisse senedinin fiyatı üçe katlanmıştı. Yatırımcılar bir hisse senedine aşık olduklarında, her hatayı affederler. Analistler de potansiyel sorunları görmezden gelirler ve yönetimin her söylediğini kabul ederler. Enron'un yaptığı yatırımlarla ilgili şöyle bir sorun vardı. Anlaşmaları yaparken her şeyin yolunda gideceği, hiçbir engel ve hata olmayacağı varsayımından yola çıkıyordu. Fakat yoksul ülkelerde ve özellikle de diktatörlükle yönetilenlerde enerji projeleri geliştirmek tehlikelerle dolu bir işti. Her şeyin yolunda gideceğine inanmak saçmaydı. Dolayısıyla her zaman planların dışında gelişen, beklenmedik sürprizler yaşanıyordu. Bu sürprizlerin üstesinden yıllarca muhasebe hileleri yaparak geldiler. Bunun içinde gaz alım-ticaretin sürekli para kazanması ve hisse senedi fiyatlarındaki yükselişin devam etmesi gerekiyordu. Enron için hisse senedi fiyatının sürekli yükselmesi önem arz ediyordu. Çünkü yönetim kurulu ve üst düzey yöneticilere maaş dışında verilen en büyük yan hak hisse senediydi. Bu sayede üst düzey yöneticiler işten ayrılırken bu hisseleri satarak zengin oluyordu. Ayrıca sıradan çalışanlar ve birçok yatırımcı emeklilik parasını Enron hissesine yatırıyordu. Hisse fiyatının düşmesi demek bu insanların emeklilik ikramiyesini kaybetmesi demekti. Şu bilgi çok önemlidir. 2000 yılı sonunda, Enron’un toplam hisselerinin yaklaşık olarak % 13’ünün Enron yöneticilerine hisse senedi opsiyonları adı altında verildiği ve iflastan bir yıl önce üst düzey yöneticilere 745 milyon dolar ikramiye ödendiği saptanmıştır. Enron’un çöküsünden önceki 3 yıl içinde Enron yöneticileri 17,3 milyon adet hisse satışından 1,1 milyar dolar ciro ve 600 milyon dolar kazanç sağlamıştır. Enron’un iflası nedeniyle ABD ekonomisine verdiği zararın 94 milyar dolar olduğu tahmin edilmektedir. Enron nedeniyle ABD’de 4,500 dünyada 85,000 kişi işsiz kalmıştır. Enron ile beraber batan bir diğer büyük şirket ise; o dönem dünyanın en büyük bağımsız denetim şirketi olan Arhtur Andersen'di. Enron'un mali tablolarını inceleyen kurum olarak tüm bu yolsuzlukların ve muhasebesel hilelerin sorumluluğu onlara aitti. Fakat onların yaptığı açıklama; kararları Enron'a bıraktıkları ve şirkete güvendikleri oldu. Bu olay sonrasında denetim piyasasından çekilmek zorunda kaldılar. Enron'un denetimine ilişkin binlerce e-posta mesajını kayıtlardan sildikleri ve önemli evrakları imha ettikleri anlaşıldı. 2 Aralık 2001 tarihli iflasları öncesinde Enron yaklaşık 20.000 çalışana sahip olan ve dünyanın en büyük elektrik, doğalgaz, iletişim ve kâğıt hamuru ve kâğıt şirketlerinden biri idi. 2000 yılında yaklaşık 111 milyar USD gelir beyan etmişti. Enron’un hızlı yükseliş ve çöküşünde üst yöneticilerin kişisel özellikleri ile bağımsız denetim firmasının ihmâl ve yetersizlikleri ön plana çıkarılmaktadır, ancak söz konusu kişilerin siyaset kurumu ile gereğinden çok yakın kişisel ve parasal ilişkileri, düzenleyici kuruluşların mevcut şirket uygulamalarını onaylayıcı tutumları, medyanın Enron etrafında sanal bir başarı hikâyesi kurgulaması, Enron çalışanlarının şirketle ilgili olumsuz gelişmelere gözlerini kapatması, sürekli borçlanma gereksinimi içindeki Amerikan ekonomisinin tahvil ve hisse senedi piyasalarına daima ve daha çok dış ve iç yatırımcı çekmek amacıyla Enron’a benzeyen şirket performansları görmek istemesi, analistlerin yanıltıcı şirket analizleri, akademinin kamuyu eleştirmeyerek ve fakat genellikle överek olağanüstü başarı hikayelerini öğretmesi, ihtiyatlı davranmayarak oluşturulan yapay finansal oyun zincirine katılmaktan çekinmeyen kredi ve finans kuruluşları ve yıldan yıla yükselen getirilere bakarak karar veren miyop yatırımcılar gözden kaçırılmaktadır. (Eylül 2012, Dergipark; Canol Kandemir-Şenol Kandemir)
·
157 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.