Pek çok filozof faniliğin acısını hafifletmek için başka fikirler ortaya atmıştır. Örneğin, Schopenhaur ve Bergson, insanoğlunu, bir kişinin ölümden sonra yeniden içinde yer aldığını her şeyi kuşatan yaşam gücünün ("istenç", "yaşama şevki") bir görüntüsü olarak düşünüyordu. Reenkarnasyon inanan kişiler, insanoğlunun özünün -tin,ruh veya ilahi bir kıvılcım- varlığını sürdüreceğini ve başka bir varlık halinde doğacağını inanır. Materyalistler, ölümden sonra DNA'mızın, organik moleküllerimizin, hatta karbon atomlarımızın kozmosa dağıldığını ve başka bir hayat türünün bir parçası olmak için çağırılana dek beklediğini söyleyebilir.
Varlığın kalıcılığını ileri süren bu modeller, faniliğin acısını hafifletme konusunda benim için pek yararlı olmuyor: Bilincim olmadan moleküllerimin kaderi bana yalnızca soğuk bir rahatlık sağlıyor.
Benim için fanilik arka planda çalan bir müzik gibi: Sürekli çalıyor ama çarpıcı bir olay onun farkında olmamızı sağlayana kadar pek fark edilmiyor.