Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

YÖNETİCİLERİ MUHASEBE ETMEK FARZDIR VE MÜSLÜMANLARIN HAKKIDIR.
Allah ﷻ şöyle buyurdu; "Aranızda, hayra (İslâm'a) davet eden, marufu emreden ve münkerden nehyeden bir ümmet (siyasi hizb) bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir!" [Ali Imran Suresi 104] Ve şöyle buyurdu: "Mümin erkekler ve mümine kadınlar birbirlerinin velileridirler. (Birbirlerine) marufu emrederler ve (birbirlerini) münkerden sakındırırlar." (Tevbe Suresi 71] Resûlullah ﷺ şöyle buyurdu: "Sizden her kim bir münker görürse onu eli ile değiştirsin. Gücü yetmezse dili ile ona da gücü yetmezse kalbi ile (buğzetsin). Bu ise imanın en zayıfıdır." [Muslim] Ve şöyle buyurdu: "Nefsimi elinde tutan (Allah'a) yemin olsun ki ya marufu emreder ve münkerden sakındırırsınız ya da Allah üzerinize katından bir ceza gönderir. Sonra O'na dua edersiniz ama (artık) icabet edilmez." [Ahmed b. Hanbel] Ve şöyle buyurmuştur: "Cihadın en faziletlisi zalim bir sultanın (yöneticinin) yanında (söylenen) hak sözdür." [Ebu Davud) Ve şöyle buyurmuştur: "Şehitlerin efendisi Hamza ibni AbdulMuttalib ve zalim yöneticiye karşı çıkıp ona (marufu) emreden ve onu (mün- kerden) nehyeden ve (bunun için) katledilen kimsedir." [Ha kim] Yöneticileri muhasebe etmek Müslümanlar üzerine farz-ı kifayedir. Bu ise onların herhangi bir yanlış, kusur, şerî hükme aykırı hareket, izlediği hatalı bir strateji veya bunların benzerlerini eleştiri ve doğrultma kapsamından her söz, eylem ve sükûtu; el, dil ve kalp ile hesaba çekmekle olur. Bu tür muhasebenin İslâm tarihinde sayısız örnekleri vardır. Sa'd b. Muâz ve Sa'd b. Ubade, Hendek günü Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'i muhasebe etmişler, O da o ikisinin görüşleri ile amel etmiştir. Yine Habbab b. Münzir de Bedir günü Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i muhasebe etmiş, O da onun görüşü ile amel etmiştir. Yine Ömer b. Hattab ve Sahabe'den bir grup, Hudeybiye günü Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i muhasebe etmişler fakat Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem onların görüşleri ile amel etmemiştir. Çünkü kendisini muhasebe edenler, O'nun o hususta vahye göre hareket ettiğini bilememişlerdi. Ebu Bekir RadiyAllahu Anh zamanında kendisine zekât vermeyenler ve ninenin zekâtı konusunda yapılan muhasebe, Ömer RadiyAllahu Anh zamanında kendisine kadının mehrini sınırlandırması konusunda yapılan muhasebe, Osman RadiyAllahu Anh zamanında kendisine yönetimde izlediği üsluplar konusunda yapılan muhasebe, Ali RadiyAllahu Anh zamanında kendisine zındıklara karşı muamelesi konusunda yapılan muhasebe gibi Râşid halifeler döneminde çok daha fazla örnek vardır... Yine sonraki Hilafet dönemlerinde de pek çok seçkin ve örnek muhasebe hadiseleri mevcuttur. Resûlullah ﷺ şöyle buyurdu: "Dikkat edin, insanlardan korkmak hiçbirinizi, gördüğü yahut şahit olduğu vakit hakkı söylemekten men etmesin. Zira hakkı söylemek ve azim olanı zikretmek ne eceli yaklaştırır ne de rızkı uzaklaştırır." [İbni Ebi Dunya] Ömer RadiyAllahu Anh şöyle demiştir: "Sizler (hak sözü) söylemiyorsanız, sizde hayır yoktur, (sõylendiği hâlde) biz kulak vermiyorsak bizde hayır yoktur." Ali RadiyAllahu Anh ve Kerram Allahu Vechehu bu hususta şöyle der: "Hakkı söylemekten ve adalet hususunda meşverette bulunmaktan geri durmayınız. Muhakkak ki ben daha fazla hata işlemeye karşı kendimden emin değilim ve bunu benden uzaklaştırmaya benden daha malik olan Allah bana kifayet etmedikçe davranışımda bundan (hatadan) emin değilim." Onlar insanların en hayırlıları ve efendileri oldukları hâlde Müslümanlar onları böylesine muhasebe ederlerken bugünkü yöneticiler nasıl muhasebe edilmez? Onlar şer'î meselelerdeki ufak tefek kusurları ya da kusur zannedilen şeyler için muhasebe edilirlerken, bugün bize küfürle, zulümle, fisk-u fücur ile hükmeden yöneticilerin muhasebesi ve Allah katındaki hesapları nasıl olur?
Sayfa 35 - Köklü değişim yayıncılıkKitabı okudu
·
1 artı 1'leme
·
743 görüntüleme
Fikriye dönmez okurunun profil resmi
Şimdi siz vahabi misiniz yada tevhidci mi
Fikriye dönmez okurunun profil resmi
1.si keramet,ilham haktır ki kuranda da örnekleri vardır. Hz meryem validemiz peygamber mi?hayır değil di ama kerameti neydi erkek eli değmeden hamile kaldı buna mucize denmez çünkü peygamber değil. Hz musa as mın annesi peygamber mi hayor ama Rabbim kalbine ilham ederek hz musayı denize bırakmasını istedi buda ilhamdır.Şimdi Allahu Teala peygamberine ve dostlarına bildirdiği kadar gaybten haber verebilir bizzat hz ömer de bir savaşa gidecekti tuzak kurulduğunu Rabbim ilham etti ve gitmeden orduya söyledi ve böylelikle kerameti de ortaya koydu Abdulkadir Geylani hazretleri de Allah dostudur ve Rabbim ne kadar ilham ederse gelecekten bize bir şeyler söylerler.şimdi ayetlerin tefsirini yapmadan mealcilikle bir yere varsmazsınız arapça çok zengin bir dildir ve bazı kelimelerin türkçe karşılığı yoktur.. Kur'an'ın mealini değil tefsirini yapın tavsiye
Fikriye dönmez okurunun profil resmi
İnsanın varlığı kendinden olmadığı gibi, sıfatları, konuşması, görmesi, bilmesi dahi kendinden değildir. Ayetel Kürsi’de buyrulan; O’nun ilminden ancak O’nun dilediği kadarını ihata edebilirler… ayeti kerimesi dahi bu manada adil bir şahittir. İlim, görmek, işitmek asıl itibariyle ruhun birer sıfatıdır. Gözler ve kulaklar sadece içinde bulunduğumuz uzay zaman boyutundan bilgi alma vasıtasıdır. Halbuki bundan başkaca evrenler ve boyutlar mevcuttur. Alemi emir , yedi kat sema ve bunların harici zuhurlarının bulunduğu berzahi boyut gibi. Ruh aletler vasıtasıyla bilgi alabildiği gibi, aletsiz feyz yoluyla da bilgiye ulaşabilir. Vahiy ve ilham gibi… Neticede vasıtalı olsun , vasıtasız olsun Allah’ın cc bilmediği bir şey bilecek değildir. O’nun dilemesiyle O’nun ilminde sabit malumata muttali olacaktır.
Fikriye dönmez okurunun profil resmi
Gaybın anahtarları O’nun katındadır… ayetinin de teyidi ile , Allah cc tarafından bazı haberler kullarına bildirilebilir. Bu konuda icma vardır. Zaten anahtarı bulunması, açılabileceğine işarettir. Sadık rüyaların dahi bu vesilelerden olduğuna dair sahih hadisler sabittir. Burada küfür ve memnu olan, gaybı bildiğini iddia etmektir. Mürşidlerin müridlerini günde yetmiş kez yokladığı haberi, gaybı bildiklerine değil, bilmediklerine delildir. Zira gaybı bilseler, müridlerine teveccüh etmek zorunda kalmazlardı. Her teveccüh ettiklerinde, Allah cc onlara bu halleri bildirmek zorunda da değildir. Takdir edilmişse , Allah cc da bu kesbe icabet etmişse bildirir. Buhari tarikiyle gelen Hz Ömer ra ın, Buhara’ya gönderdiği ordunun başında bulunan komutanı Sariye’ye ra seslenmesini misal verebiliriz. Belli ki Hz Ömer ra ona teveccüh etmiş, Allah cc ondan perdeyi kaldırmış, tuzağa düştüğünü müşahade etmiş, ona seslenerek dağa kaçmasını söylemiş, Medine’den Buhara’ya sesini Allah cc duyurtmuştur. Yine Buhari tarikiyle gelen bir kutsi hadiste Allah cc: Ben onu sevince gören gözü, işiten kulağı, tutan eli, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse veririm, buyurmak suretiyle, Allah’ın cc tasarruf sahibi kullarının hasletlerine işaret edilmiştir. Fakat bir kahin, bir arraf, kehanette bulunsa , doğru bile çıksa o kahin ve ona inananlar kafir olur. Zira kahin gaybı bildiğini iddia eden kimsedir ki bunun küfür olduğunu söylemiştik. Bu iddiayı tasdik dahi küfürdür. Peygamberler ve evliyanın böylesi bir iddiaları yoktur. Gaybı ancak Allah’ın cc bilebileceğini en iyi bilenler onlardır.
Fikriye dönmez okurunun profil resmi
Ayetle sabittir. و نفس و ما سواها فألهمها فجورها و تقواها O nefse ve onu tesviye edene, günahını ve takvasını ilham edene and olsun (Şems suresi) İyi yada kötü her şey Allah’tan cc ilham yolludur. Varlık ve varlığın bilgisinin kaynağı Allah’ın cc ilmidir. و لا يحيطون بشئ من علمه الا بما شاء O’nun ilminden, hiç bir şeyi değil, ancak O’nun dilediği kadarını ihata edebilirler. (Bakara/Ayete’l Kürsi) Binaenaleyh, bana ilham geldi demekte müşkil yoktur.
Fikriye dönmez okurunun profil resmi
Risale-i Nur tefsir değildir. Fıkıh kitabı değildir. Hadis kitabı değildir. Yön verici bir takım nasihatlar içeren, akide, ahkam ve sair ilimlerden örneklerle yol gösteren bir eserdir. Bu esere tefsir demek ,sonradan gelenler tarafından , ilim okumamak için uydurulmuş bir bahanedir. Tefsirler, Fatiha’dan başlayan, Nas’la son bulan, gramer ve edebi uslüp yönleri ile birlikte kelamullahı ayet atlamadan yorumlayan eserlerdir. Yani risalei nur okurları, tefsir, hadis , ilmi kelam, fıkıh ve tasavvuf ilimlerini tahsil etmekten azade değillerdir. Aksi taktirde cahil kalırlar, ilmihallerini öğrenemez, sağa sola saptırılabilir, birer hedef haline gelirler. İlim talep etmek her müslüman erkek ve kadına farzdır hadisi şerifinin sorumluluğundan çıkamazlar. Biz Kurana bakarız başka şeye bakmayız diyenlerden farkları kalmaz. Herkese farz olan hallerinin ilmini tahsil etmesi farzı ayndır. Uzmanlık seviyesinde tahsil etmeleri ise farzı kifayedir AMA RİSALE-İ NUR OSMANLICASI HAKTIR İÇİNDE YANLIŞ BİRŞEY YOKTUR.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.