Tabloda İsa'nın yüzü darbelerle yaralanmış, şişmişti, kanlı korkunç morluklarla doluydu. Gözleri açık, gözbebekleri kayıktı. Ortaya çıkmış iri gözaklarında cam gibi, ölü bir
donukluk vardı. Gelgelelim, çok tuhaftır, büyük acılar çekmiş bu insanın cesedine bakarken ilginç bir soru geliyordu insanın aklına: Cesedi tam böyle idiyse (gerçekten de öyle olması gerekirdi), onu böyle gören bütün öğrencileri, gelecekteki önemli havarileri, onu izleyen ve haçın dibinde bekleyen, ona inanan, tapan bütün kadınlar cesedine bakarken bunca acıya katlanmış bu adamın dirileceğine nasıl inanacaktı? Burada ister istemez şöyle düşünüyor insan: Ölüm böylesine korkunç bir şeyse, doğanın yasaları böylesine güçlüyse nasıl üstesinden gelinebilirdi bunun? Doğayı yenmiş, doğanın baş eğdiği, 'Talita kumi' dediğinde kızı ayağa kaldıran, 'Lazar, dışarı çık', dediğinde ölmüş Lazar'ı mezardan çıkaran bir insan, doğanın yasalarını şimdi yenemediyse sonra nasıl yenecekti?