Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

"Gezegenlerden birinde kırmızı suratlı bir adam vardı. Hayatında bir çiçeği koklamışlığı, bir yıldızı seyretmişliği yoktu. Bildiği tek şey hesap kitap yapmaktı. Kimseyi de sevmezmiş. Şöyle derdi: "Önemli işlerle uğraşıyorum." Kibirlilikten başka bir şeyi de yoktu. Hayatının başkahramanı olmak yerine figüranlığı tercih etmişti. Bence adam mantarın önde gideniydi." "Neyin?" "Mantarın!" Küçük Prens'in yüzü sinirden kireç gibi olmuştu: "Çiçekler milyonlarca yıldan beri yetişir ve koyunlar da milyonlarca yıldan beri dikenli çiçekleri yer. Çiçeklerin neden işe yaramayan dikenleri olsun diye çabaladığını anlamak mühim değil mi? Koyunlarla çiçekler arasındaki savaş da mı mühim değil? Bu savaş kırmızı suratlı adamın yaptığı hesaplardan daha mı önemsiz? Benim gezegenimde oradan başka hiçbir yerde yetişmeyen bir çiçeğimin olduğunu ve bir sabah bunu koyunun tek lokmada yutacağını biliyorsan bu da mı mühim değil?" Yüzü kireç renginden gül rengini aldı: "Sevdiğin çiçeğin milyonlarca yıldızdan birinde açsa yine de mutlu olursun. En azından çiçeğinin bir yerlerde olduğu düşüncesiyle avunursun. Ama koyun çiçeği yerse o an tüm yıldızlar söner. Bu da mı mühim değil?" Tek kelime daha edemedi. Boğazı düğümlenmişti. Aletlerimi bıraktım. O anda çekicin, cıvatanın, susuzluğun hatta ölümün bile önemi kalmamıştı. Yıldızlardan, gezegenlerden birinde benim gezegenim Dünya'da avutulması gereken bir Küçük Prens vardı. Onu kollarımın arasına aldım salladım ve: "Sevdiğin çiçek tehlikede değil, koyunun ağzını kapamak için bir ağızlık çizerim veya çiçeğinin etrafına çit koyarım." dedim. Ne diyeceğimi bilemiyordum. Garip ve hatalı hissediyordum. Nasıl ulaşabileceğimi, tekrar eskisi gibi el ele vermeyi nasıl başarabileceğimi bilmiyordum. Şu gözyaşı ülkesi ne gizemli yer..."
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.