Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

112 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Erken Dönem Romanlarımız ve Tatlı Teknik Aksaklıkları
İlk kadın romancılarımızdan biri olan Fatma Aliye'nin Udi (1899) adlı romanı ilk olarak İkdam gazetesinde tefrika edilmiş. Sunuş yazısında Reşat Nuri'den öğrendiğimize göre, "Çanakkale'de kış gecelerinde, komşu hanımların okuryazarları toplanarak romanı okurlardı. Fatma Aliye Hanım'ın Udi diye bir romanını okumuşlardı." Ben de Fatma Aliye'yi ilk kez, o hanımlardan bir asır sonra Çanakkale'de okudum. İş Bankası Kültür Yayınları'nın Türk Edebiyatı klasiklerini sadeleştirerek yayımlama huyundan ötürü dili hakkında pek fikir sahibi olamadığımı düşünüyorum. Keza zaman çekimlerindeki bu tuhaf dengesizlik de yazara mı yoksa günümüz Türkçesine uyarlayana mı ait, bilemiyoruz. Erken dönem romanlarımızdan addedebileceğimiz Udi, kendi döneminin romanlarındaki çoğu özelliği taşıyor. Bunlardan biri, romanın sonuna doğru ortaya çıkan, anlatıcının anlatıya bodoslama dalıp okuru kurgudan koparıvermesi. Yazarın hocalarından olan ve birlikte kaleme aldığı kitapları bulunan Ahmet Mithat Efendi etkisini düşününce bu aksaklık anlam kazanıyor. Bunun yanında tevekkeli yerleştirilmiş "iffet" propagandası da o dönemin romanlarında sıkça rastlanan bir özellik. Bir de olmazsa olmaz tekrarlar, tekrarlar... Yazar söylediğini unutmaya, bize de unutturmaya fırsat bırakmadan arka arkaya -hakkını yemeyelim, bazen birkaç sayfa bırakıyor- aynı ifadeyi, benzer cümlelerle tekrarlayıp duruyor. Merak unsurunu ve devam etme isteğini baltalayan bu tekrarlar roman boyu kendini göstermeye devam ediyor. Yalnızca Türk musikisiyle ilgilendiğiniz için okumaya kalkarsanız hayal kırıklığına uğrayabilir, hiç ilgilenmiyorsanız da udun tarihçesi hakkındaki öğretici paragraflardan ötürü anlatıdan uzaklaşabilirsiniz. Ana karakterimiz, udimiz Bedia hakkında da birkaç sözüm olacak. Bedia'nın, Fatma Aliye'nin çizdiği o melaike, o afife yanından çok kibirli, hayatı tanımadığından üstten bakmacı yanının daha ağır bastığını düşünüyorum. -spoiler- Hayatı boyunca çalışmamış, aldatılıp erkek kardeşi de öldükten sonra çalışmak zorunda kalacak olan Bedia'nın Helula'ya bu denli yukarıdan bakmasına kibirden daha iyi bir tarif bulamıyorum. Helula'nın yıllar sonra Beyrut'ta karşılaştıklarında pişmanlığını dile getirmesine verdiği karşılık da kibrini perçinleyen anlardan biriydi. Yalnız, kızgınlığının kocasına olduğunu ve evliliğe karşı sorumluluğun da kocasına ait olduğunu fark ettiği anlar; yazarın dönemine göre çok daha ileride düşündüğünü kanıtlar nitelikteydi. 19. yüzyılda kadının kendi ayakları üzerinde durması, kendisini aldatan eşinden vazgeçip hiçbir koşulda geri dönmemesi de Fatma Aliye'nin kadın hareketine yakın olabileceğini hissettiriyor. Bedia'nın hikâyesi, yarattığı karakterle ne yapacağını bilemeyen dönemin diğer yazarlarının yaptığı gibi ölümle sonuçlanmış. Anlatıcı bu ölümü bitirdiği kurguya eklemek zorunda kaldığı bir bölümle, yeni bir kurgu katmanıymış gibi ifade etse de karakteri öylece arkasında bırakamadığını anlayabiliyoruz. -spoiler- Kurgunun bütün acemiliklerini bir kenara bırakarak, erken dönemde yazılmış romanların bu tatlı "teknik aksaklıkları" beni eğlendiriyor. Akıp gitmeyen örgünün içinde gülünecek bir şeyler bulmak, okuyup bitirmeyi de kolaylaştırıyor. Ne demişler: Zorlaştırmayınız, kolaylaştırınız.
Udi
UdiFatma Aliye Hanım · İş Bankası Kültür Yayınları · 2022761 okunma
·
88 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.