Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

288 syf.
10/10 puan verdi
·
13 günde okudu
YAŞAM UZUNDUR AMA İYİ DEĞERLENDİRİRSENİZ
Bir hedef bulacaksınız, o uğurda çalışacaksınız, hedefinizi gerçekleştirmek için bir yol arayacaksınız, yol yoksa da o yolu yapacaksınız. Hedef bulmak, yol açmak ve aynı yoldan geri dönmemek.. Hayattaki gayemiz budur!
İlber Ortaylı
İlber Ortaylı
'nın en beğendiğim eserlerinden biri oldu kuşkusuz. İnsanın yaşamına anlam katma çabalarında atılması geren adımları teker teker değerlendirerek her birimiz için muhteşem örnekler içeren bir eser sergilemiş yazar. Hayatta hiçbir zaman çaresizliğe ve geri dönüşe imkan vermemek gerektiğini, lüzumsuz geri dönüşün başarısızlık, tekrara düşmek ve ufku kapatmak olduğunu defaatle vurgulayarak hedefe gitmekten hiçbir zaman vazgeçmememiz gerektiği anlatılmış. Bütün bunların ise zamanımızdaki verimle mümkün olacağını unutmamamız gerekir. Kişinin duraklamadan, saçmalamadan, olayları ve yapacağı işleri birbirine karıştırmadan düzenli bir şekilde, enerjik ve tez canlı olarak gününü doldurmasıdır verim; üstelik zamanı değerlendirme arayışı her çağda kıymetlidir. Bu kıymet zamanla kişinin kendini yapan, inşa eden ve gayretle adım adım sürekli üstüne koyan birey olmasını sağlamayı kazandırma yönündedir. Çünkü başarının temelinde natamamlık, tam olmamışlık duygusu yatar; ancak natamam hissedersen daha çok konsantre olur, püf noktası ararsın ve arayışın her zaman devam etmesi gerekir. Bu bağlamda düşünürsek hayat bize bir süre tanımı verirken yaşam ise o süreyi nasıl kullandığımızdır. Bize verilen süreyi nasıl geçirdiğimiz, nasıl davrandığımız ve üslubumuzun ne olduğu yaşamımızı belirtir. Yaşamda insanı bir adım öne çıkaran önemli detaysa iyi konuşmak ve anlattığını dinletebilmektir. Etkili konuşmak çok konuşmak değildir; seçerek güzel örneklerle konuşmaktır. Eskinin retorik yollarından biriyse kendi başınayken etkili konuşmadır. Üstelik zamanla buna alışan sadece zihnimiz değil; elimiz, kolumuz ve duruşumuz da olur. Bu sayede de bir ortama intibak ederek(uyum sağlayarak) münevver insan olma yolunda ilk adımımızı atmış oluruz. Gördüğümüz farklı ortamlar ise bizi zamanla entelektüel açıdan güçlendirerek yaşadığımız doğayı tanıyarak sevmeye ve zamanla hayatımızı kolaylaştırarak büyük bir zevkle yaşamamıza yardımcı olur. Bilimin ve felsefenin en temel amacı insanlığın nasıl daha kolay ve uyumlu yaşayacağıdır. Bu da idame-i hayattır ve sadece kişiler için değildir idame-i hayat; hem kişiler hem de toplumlar içindir. Çünkü karşılaştığımız esas sorun mutluluk ve tatmin duygusundan ziyade şartlara uyarak hayat sürdürebilmektir. Yani kimin kendi döneminin şartlarına ne kadar uyum sağladığı önemlidir. Ancak oluşturmak kadar sergilemeyi başarabilmek de toplumlar için oldukça önemli bir detaydır. Bir toplum her şeyden önce değerlerini savunabilmeyi bilmelidir. Aksi takdirde büyükannesinin çeyiz sandığından çıkan güzellikleri akılsız torunun heba etmesine benzer. Sürekliliğin devamı ve büyük bir krizin çıkmaması için de toplumu sağlamlaştıran hayati şartlar paylaşım ve adalettir. Bu değerler var olmadığı müddetçe ne yazık ki çağdaş insan yetişmez. Ortaya diplomalı duygusal ve toplumsal hafızası zayıf, görgüsüz ve etrafına sevgiyle ilgisi sınırlandırılmış tipler çıkar. Paylaşım duygusunu anlaşılabilir kılmak için öğrenmek yetmez, toplum içinde öğrenmek gerekir. Örneğin çocuklar anaokuluna gidiyor, el ele tutuşup şarkı söylüyorlar. Bu, çocukların sadece oyun oynaması ya da zaman geçirmesi için değildir; bağlantı içindir. Bu sayede çocuklar birbirine, topluma bağlanmayı öğrenir. Bağlanırken karşıt görüşleri de öğrenmek gerekir. İnsanlar sevmedikleri insanlardan, benimsemedikleri ideolojilerden de öğrenebilir ve değerli olan da budur. Saygı duymaktır mühim olan, sevmek de şart değildir. Bütün bunların anlaşılabilmesi için de eğitim sisteminde olması gerekeni iyi kavramak gerekir. Çünkü eğitimde esas olan liyakat ve eşitliğin tesisidir. Bunu başarabildiğimizde hangi zamanda, hangi zeminde okuduğumuzun önemi kalmaz ve farklar ortadan kalkar. Sonucunda ise mutluluğa ulaşan bir toplum oluşturmak hiç zor olmaz. Bu hususta dikkat edilmesi gereken bir diğer detay ise ölçüdür. İnsanın hırslarını bir kenara koyarak ölçülü yaşaması gerekir. Çalışmak, kazanmak, seyahat etmek, gezmek, görmek, biriktirmek gerekir tabi; ama hep ölçüyle. Doğru ölçü için insanın kendi dünyasını kurması, bu dünyayı kurmak için de vakit ayırması gerekir. Bunun bir terkibi vardır: Etrafına bakmak, şartları zorlamak, kendini geliştirmeye gayret etmek, kendini her daim çevreyle mukayese etmek, bazen durmak bazen de hareket etmek, bazı şeylerin üstünde durmak, bazı şeyleri görmezden gelmek. Ancak üretimimizi güçlendirebilme açısından yalnız kalmayı öğrenen bir toplum da oluşturabilmemiz gerek. Düşünürken yalnızlık, yürürken yalnızlık, okurken yalnızlık.. Mesela bazı kitapların yalnız okunması gerekir. Ancak okunup sindirildikten sonra başka kişilerle bu kitabın tartışmasına girilmelidir. Bu da bir disipline dayanır; okumada disiplin, hitabette disiplin ve nihayet tartışmada disiplin.. Çünkü kendine dünya kurmaya niyet edenlerin, kendini gerçekleştirmeye gayret edenlerin, kendini inşa edenlerin eğitim hayatı bitmez. Ülkemizin tarihinde en önemli dönüm noktalarından biri de birçok ülkeye kıyasla ve oldukça erken sayılabilecek bir tarihte kadına seçme-seçilme hakkı vermemizdir. Kadın-erkek bahsinde bazı meselelerin halledilerek tedbirlerin ivedilikle alınması lazım. Bu pedagojik ve etik bir problem hâline dönüştü ne yazık ki. Evvela Türk kadınlarının evlilik denen şartı bir müddet için gözden geçirip yeniden planlaması ve düzenlemesi gerekiyor. “Bir kocam olsun” düşüncesini bir kenara bırakmak lazım. Bir yandan emansipasyon artıyor, hayatlarını kendileri kazanabiliyorlar; demek ki kadınların evliliğin insanları mahkûm edecek kadar şart bir müessese olmadığını görmeleri, kendilerini mahkûm hissetmemeleri gerekir. “Boşanmalar artıyor” deniyor; evet, eğer evlilik iyi gitmiyorsa boşanılması gerekir. “Efendim ne yapacak o kadın, güvencesi yok!” deniyor. Eh evlilikte de güvencesi yok bunu da unutmamak gerekir. Her koşulda insanın yetişmesi için merak duygusu oldukça elzem. Meraksız insanın eğitiminin faydası, parasının da önemi yoktur. Bu kişi tüketimi bilinçli yapamadığı gibi kendi kendini inşa etmeyi de beceremez. Umut etmek için, hayal kurmak için, iyi bir ömür yaşamak için hepimize gereken, kendi kendimizi inşa etmemizi öğrenmektir. Hayat denen köprüden ancak bu şekilde geçebiliriz. Mutluluğa giden bu zorlu yolda yorgunluğumuzu azaltacak çeşitli destekleyecilerden örnek vererek yaşam kalitemizi artırmanın yollarıyla her yaştan okuyucunun mutlaka tercih etmesi gereken bir kitap olduğunu söylemeliyim. Öyle ki eserin yoğun anlatımı dahi okuyucunun bunalmasına fırsat vermeyerek konu çeşitliliğinin fazlalığıyla birlikte yaşam alanımızda her detaya değinmeye çalışılmış ve yazarın tavsiyeleri hayatımızın her süreci için gerekli bilgilerden oluşuyor. Tek bir puanımı dahi kırmadığım mükemmel bir eser. Bu sebeple okumayı düşünen, okumak isteyip zamana bırakan ve okumakta kararsız kalan herkese hiç vakit kaybetmeden okumaya başlamalarını tavsiye ederim.
İnsan Geleceğini Nasıl Kurar?
İnsan Geleceğini Nasıl Kurar?İlber Ortaylı · Kronik Kitap · 20225,5bin okunma
·
742 görüntüleme
Uğur Üstündağ okurunun profil resmi
Çok takdir ettiğim bir insanın, mükemmel eseri.... Emeğinize, paylaşımınıza sağlık...
Büşra Küsken okurunun profil resmi
Evet eseri de yazarın okurda oluşturmaya çalıştığı bakış açısını da çok beğendim, teşekkür ederim..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.