Giderken kızdığımız her şey nasıl da anlamını yitiriyor.
Geriye sadece hüznü kalıyor mazinin.
Avuçlarımızda tuttuğumuz acının tozuyla el sallıyoruz birbirimize.
Havaya karışan seslerimiz, sevinçlerimiz, kederlerimizle yıkanıyor yolculuğumuz.
Sesi hiç dinmiyor kulaklarımızda
büyüyüp kalbimizde çağlayan o anne dualarının.
Herkes bir hoşçakal kadar yalnız,
Herkes bir veda kadar kimsesiz duruyor kapısında zamanın.
Avuçlarımızı salladıkça dökülen acının önünde diz çöküyor ayrılık.
Görüntüleri yavaş yavaş siliniyor arkada kalanların.
Bütün yolculuklar birbirine benziyor,
Birbirine değiyor yaralarımız.
Toprağın ilmiyle kendine sarılan çiçekler gibiyiz.
Rengini kederden alan, boynunu kedere büken.
Dursakta dinmiyor, bileti sonsuz kere kesilmiş yolculuklarımız.